Nora Ephron’ın aynı isimli romanından alıntılanan bir film, "Heartburn". Film, New York dergisinde yazar olan Rachel’le Washington Post’ta muhabirlik yapan Mark’ın arasında geçiyor. Altını çizmek istediğim, ikilinin inişli çıkışlı evliliklerini konu alması değil, haftada iki-üç defa yazması gereken Mark'ın bazen konu bulmaktaki zorluğu.. Zira Mark; okuyucunun her hafta aynı gerçekler içinde boğulduğunu, bir kaç yemek tarifi paylaşmanın onları keyiflendirdiğini anlatır.. Kendimize dönecek olursak, tıkanmış bir siyasi iklimde, hayata ve umuda dair yazılacak o kadar az şey var ki.. Zira her gün emeğin sömürüsünden, hak ihlallerine kanadığımız başlıklarla dolu.. Üstelik, hızla hayatımızda yer alan iletişim araçlarıyla, okur sosyal mecralardan ulaştığı gündemin karanlığıyla bir de köşe yazılarında karşılaşmak istemiyor.. Düşlere değen, hayata dokunan, hayali büyüten umuda rastlamak istiyor.. Her hafta, güncel gündem gerçekleriyle bunaltı, karamsarlık daha da büyüyor.. Aralık sonuyla başlayıp, Şubat ortalarına kadar süren “Nergis mevsiminden” ve “Sevgililer Günü'nden” bahsederek dokunmak istiyorum bu hafta sizlere umut adına.. Birçok farklı hikâye ile anlatılmakla birlikte, Yunan mitolojisindeki efsaneye göre; bir peri, çok yakışıklı olan Narkissos’a aşık olur. Hatta o kadar yakışıklıdır ki onu gören kadın gönlünü kaptırır. Fakat Narkissos kimseyi kendine layık görmez, yüz vermez. Peri Ekho’ya da vermez. Ekho günlerce yemeden içmeden kesilip erir. Sonunda Tanrılardan onu cezalandırmasını ister. Tanrı’lar “sadece kendisini seven başkasını sevemez” diyerek Ekho’nun isteğini kabul ederler ve Narkissos’u cezalandırırlar.. Irmak kenarında her gün suya yansıyan aksine öyle hayran olmuş ki Narkissos, sonunda kendine aşık olmuş.. Eğilip dokunmak isterken sudaki suretine, düşmüş ve boğulmuş. Hemen oracıkta mis gibi koku saçan, bembeyaz, sarı ve yeşille bezenmiş bir çiçek açmış.. Bunu görenler çiçeğe Narkissos adını vermiş, günümüze Nergis diye evrilmiş.. Aslında imkânsız aşktan da beslenerek, sevginin ve aşkın çiçeğidir Nergis. Tam da mevsimindeyiz. İzmir'in Karaburun ve Mordoğan bölgelerinde yetişen nergis, kentin sokaklarında çoktan satılmaya başlandı.. Önümüz “Sevgililer Günü”.. Şimdi kızacak bazıları; insanlar aç, tüketimi artırmak için uydurulmuş günleri kutsayarak, kapitalizme hizmet etmeyin diye.. Gelecek eleştiriler saygım saklı kalsın.. Ben sevgi duygusunu harekete geçirmiş olması bakımından, günü anlamlı buluyorum.. Sisteme biat etmeyenin; dışlanıp, suçlandığı, ezilip, yok edildiği.. Ölümün kutsanıp, sevgiye sövüldüğü.. Yılbaşı için fetvalar verilen, böylesi günler için “cızz” denilen iklimde.. Henüz yasaklanmamışken “Sevgililer Günü”nü  anlamlı buluyorum.. Doğrudur, çok şeyle sınıyor hayat, Ama zamlar, boğuntular içinde hırpalandığımız yerdeyiz.. Ve yaşama, insana değmesi adına kendimize vermemiz gereken küçük bir mola.. Ki günü sahiplenmek, mücevher, pırlanta almak değil, onlardan değerli; iki gönül büyüten söz, birkaç minik jesttir.. Eskiler alıp, yıldız yapma zamanı tam da.. Malzemesi; akışkan ve karşı tarafa geçebilen, en kolay ve en masrafsız eylem olan SEVGİ.. Tabi bir de; kadın emeğiyle üretilen, umarsızca yağan karlar, çıkan ayazlar, uzun süren kötülüklere rağmen toprağı delip uyanan, sevginizi sunacağınız nergisler var.. Kalkın.. Yüreğinizi ayarlayın; aşka, hayat kıpırtısına ve  bir nergis kokusuna.. Zulmün olduğu yerde direniş de olacaktır.. Unutmayın.. En soylu direniş, aşktır.. Hadi.. Düşün düşlerin gecesine.. Sevin, sevginizi gösterin..  

Editör: Ömür Ünver