Öyle çılgın ülkeyiz ki; bir olayın iki varyasyonunu aynı hafta içine yaşayabiliyoruz...
Bir yanda sanatçının sözleri üzerine sertleşen otorite figürü, diğer yanda başka yönetim figürünün sözleri üzerine sertleşen sanatçı...
İstesek böyle senaryo yazamayız herhalde...
Çok şükür ki; her yöne çekmeye fazlasıyla müsait, argüman üretmek için en kullanışlı aracımız, güzel Türkçe’miz var.
✱✱✱
Konuya gireyim ama tersten gideyim...
Yıl sonundan beri herşey yetmez gibi, bu hafta yurdu bir de kar felaketi vurdu.
Caddeler, havaalanları, yollar kapandı; müdahaleler gecikti...
Bazı illerde, özellikle İstanbul’da, hayat adeta durdu.
Halk çileden çıkmıştı zaten; üzerine Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın balıkçıdaki yemeği, tuz biber oldu.
Günler önce randevulaşılmış olması, İngiltere Büyükelçisi’ne “Kar felaketini çözebiliyoruz ki buradayız.” mesajının verilmeye çalışılması da anlaşılmadı.
Gerginlikler ve suçlamalar arttı; çokça cevaplar verildi.
Bir demecinde ise “İstanbul’a ihanet edenleri..... deşifre ederiz. Tiyatro oynamaya kalkmasınlar.” dedi özetle İmamoğlu.
Benzetmesine Fırat Tanış’tan hemen tepki geldi; “Ahlaksızlığı, tiyatro sanatıyla tarif eden bir yerel yönetici....” diyerek sertçe eleştirdi.
Oysa “tiyatro oynamak” deyimi hem Tanış’ın anladığı gibi “sahnede yapılan sanat” hem de basitçe “rol yapmak” anlamına gelir; kendi de bunu muhakkak biliyordur.
İmamoğlu’nun “sanat olan tiyatro”yu kastetmediğini de farketmiştir ama muhtemelen harflere dokunup “yolla” butonuna bastığı o bir kaç dakikada aklına gelmemiştir.
✱✱✱
Diğer olayda ise Sezen Aksu’nun şarkısındaki “...cahil Havva ile Adem” sözleri hedefe kondu.
“....Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak...”. eleştirisi yetişti.
Halbuki şarkıda “Hazreti Adem ve Havva” ya da “Adem babamız ve Havva anamız” değil, sadece “Havva ile Adem" diyor...
Yani önlerinde herhangi bir sıfat olmadığı için; bunlar özel isimden öteye geçmez.
Sezen Aksu’nun şarkısı, aslına ve kuralına bakarsanız, aranan suç unsurunu içermiyor.
Türkçe’nin incelikleri işte...
✱✱✱
Uzatmak bizim ata sporumuz ya; lisanın özellikleri gündeme getirilmeden, konu köpürtüldü Allah, köpürtüldü.
Ezcümle, kendi dilimize ne kadar hakim olduğumuzu, bir hafta içinde ispat etmiş olduk.
Bunu gözlemlemiş olmak, garip hissettirdi ama nedense tatmin etmedi.
Sonunda “Biraz da ben uzatayım da adet yerini bulsun.” dedim.
✱✱✱
“Adem ile Havva”, İngilizce’ye “Adam and Eve” olarak çevrilir.
İşte tesadüfe bakın ki Antalya’nın Serik ilçesinde de “Adam and Eve” isimli, içerisinde bir nevi cennet tasviri ve sembolik elma ağaçları olan bir otel var.
Otelin bazı dekorları da insanın nefsini gıdıklıyor.
Yerli, yabancı onlarca turist kalıyor ama artık nedense, ödüllü tasarımı olan “Adam and Eve”de sadece 16 yaş üstündeki bireyler konaklayabiliyor.
Aşağısı kabul görmüyor.
Tabii buraya gruplar gidiyor, düğüncüler gidiyor...
Düğün varsa tahmin edeceğiniz üzere balayı müşterileri de oluyor...
Demem o ki; şarkının içindeki Adem ve Havva ülke meselesi haline getirilebiliyor ama yıllardır orada duran otelin tabelasındaki kimsenin umrunda olmuyor.
“Neyse ki gerçekten şarkı yazanların dilleri koparılmıyor da diğerleri de iğdiş olmaktan kurtuluyor.” diye düşünmeden edemiyor insan.
✱✱✱
“Eğitim özgürlüktür!” sözünü kim demişse, çok doğru demiş.
En temelde kendi dilimizi iyi öğrenerek özgürleşmeye başlıyoruz.
Dilimizin inceliklerini biliyorsak cümlelerimizin etkisi artıyor; güçleniyoruz.
Sonuç olarak, son günlerde havadan mı faturalardan mı bilinmez; insanlar fazlaca statik elektrik biriktiriyor...
Yağışlara müdahale kolay olmayacağından, faturalar mı düşürülse?
Düşürülse de en küçük temasta insanların birbirlerini çarpmalarının önüne geçilse...
Kimse sözcükler yüzünden kurban edilmese...
Eğitim özgürlüktür!
Bunlar da ilginizi çekebilir