Caddeler her zamankinden daha kalabalık

Halk akın akın; manavlara, marketlere, pazarlara gidiyor. Çocuklar şekerci dükkanının birine girip, ötekinde soluğu alıyor. Ağız kenarları erimiş çikolatalarla kaplı, elleri oyuncak dolu. Babalar, anneler, çocukları yanlarında iftiharla okul için hazırlık yapıyor.

Rengarenk defterler, kalemler, silgiler gırla. Kırmızı montlar, laci pantolonlar, iskarpin ayakkabılar dolu hep eller, kollar.

Bir çay bahçesinde oturmuşlar çocuklarıyla. Peynirinden, sütüne, sucuğundan, menemene kallavi bir kahvaltıdalar. Etrafı sarmış şen şakrak kahkahalar.

Birazdan hepsi; anneanne, babaannelere koşacak, birçoğu akşama birbirine misafirliğe gidecek. Eş, dost, hısım, akraba derken mesut bir günü tatlı yorgunlukla devirecek.

Ne güzel, her gün yeni bir bayram sabahına uyanır gibi, günler.

Nerede mi yaşanıyor; bu huzur, bu mutluluk, bu bolluk? Elbette, ülkemin bugünün de!

Bereket yağıyor topraklara. Pazarlar dolup taşıyor, ucuz. Sokaklar tertemiz, caddeler güvenli. Herkeste birbirine bir saygı, görülmeye değer.

Az evvel uzunca boylu bir adam, geçerken yanından, bir kadına çarptı omzundan. Bir utanmak, bir mahcup olmak, özürler dilemek aman efendim, nasıl zarafetle davranmaktır böyle. Eee elbette, ülkemin her bir yanı böyle!

Az ötede yaşlıca bir adam düşürdü telefonu cebinden, arkasından koştu gençten bir çocuk, pembeleşti yaşlıca adamın yüzü mutluluktan, genç huzurlu. Döndü yoluna arkasından.

Geçenlerde, kendini bilmezin biri, aklımca kandıracakmış esnafı, vatandaşı. Vermiş yakayı ele. Tabi verilmiş adalete.

Çıkarılmış mahkemeye. Yolsuzluk, haksızlık yapabilir mi hiç hukukun olduğu yerde. Yapamamış tabi. Yemiş 25 yıl cezayı. Nerede? Ülkemin bugünün de!

Eskiden öyle miydi?

Ahhhhh Var mıydı bu adalet, bu hukuk? Bu huzur, bu bolluk var mıydı? Ya güvenli miydi hiç böyle sokaklar? Mutluluk? Aileler iftiharla durabiliyor muydu, evlatların yanında. Hepsi ülkemin bugününde!

Her yeni doğan sabahımız adeta bir bayram havası. Nerede? Ülkemin geldiği bugünün de?

İnandınız mı? Vallahi yıllardır inanıyoruz. Şaka şaka.

Analar, babalar iftihar değil, evlada bakamadığı için yaşamdan yılmış Çocukların küçük bir azınlık dışındaki geniş kesimi değil sucuğu, menemeni, peyniri bulamıyor. Ne rengarenk kalemi, defteri; Hatta bir kısmı okula gidemiyor, sanayide çalışıyor.

Sokaklar temiz, caddeler güvenli değil. Hele biri düşürsün telefon, anında hop üstüne içsin soğuk suyunu. Sokakta omuzuna değmiyor, kadınları öldürüyor. Kimse utanç duymuyor. Ama o da açık giymişti, erkekliğim diyor; hop salıveriliyor.

Kandırdıysan kandırdın vatandaşı, esnafı. Ne mahkemesi, sen de kanmasaydın efendi. Ne adaleti kardeşim, ne hukuku.

Mutlulukmuş! Açlık, sefalet, yoksulluk haberleri gırla.

Altmış beşi, yetmiş beşi, sekseni geçtik. Şöyle bir 90’lara dönsek, o bile yetecek.

Hani, şu sırtımıza yıllardır bindirilen vergilerden bir kurtulabilsek, gör bak o zaman nasıl bayram havası esecek. Uyanılan her sabah nasıl bayrama dönecek.