Neriman Koçhisarlı

Bal dışındaki “arı ürünleri” nelerdir?

Güçlü antioksidan olması, kolajen sentezi sağlaması, doğal antibiyotik etkisi, enerji vermesi gibi özellikleri ile ön planda olan bu ürünler asında dikkatli kullanılması gereken ürün gruplarındandır. Yani, “Çok faydalıymış, bağışıklığı güçlendiriyormuş” diye kendi kendinize tüketmeye karar vermeyin! Çünkü alerji ya da başka sorunlara neden olabilir. Özellikle de bilinen alerjileriniz varsa ya da astım hastasıysanız, hekiminize danışmadan tüketmeyin. Bütün arı ürünleri için günlük alım dozu çok önemlidir. Ürün etiketinde belirtilen, önerilen miktarların üzerinde tüketmeyin. Hamilelere, bebek emzirenlere ve 4 yaşının altındaki çocuklara da doktor tavsiyesi olmadan arı ürünlerini vermeyin. "Takviye edici gıda" grubunda yer alıyorlar Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan “bal tebliği”, bal sektöründe gıda güvenliğinin sağlanması için çerçeve oluşturmaktadır.  Bal dışındaki diğer arı ürünleri ise  nedendir bilinmez (!) "takviye edici gıda" olarak düşünülmekte ve takviye edici gıdalar tebliği içinde değerlendirilmektedir. Oysa bu tebliğdeki kriterler, diğer arı ürünleri için yeterli değildir. Üreticiler kendi kriterlerini kendi oluşturup, çeşitli standart ve araştırma sonuçlarına göre hazırladıkları içerikleri Bakanlığa onaylatmaktadır. Bu durum ne yazık ki kalite sınıflandırılması için yeterli değildir. Bal tebliğinin içine ya da ayrıca diğer arı ürünlerinin daha standart, izlenebilir ve hijyenik bir şekilde üretilmesi ve sahte ürünlerin önüne geçilmesi için analizleri de içeren bir mevzuatın çok acil çıkartılması gerekliliği ortadadır.  Takviye edici gıdaların etiketinde, “İlaç değildir. Hastalıkların önlenmesi veya tedavi edilmesi amacıyla kullanılmaz”  İfadesi mutlaka yer almalıdır. Unutmayın hiçbir gıda (takviye edici gıda olarak anılsa da) tedavi amaçlı kullanılamaz, kullanılmamalıdır. Analizleri yapılmış güvenilir markalardan alın Gıda güvenliğinin temelini, “izlenebilirlik sistemi” oluşturmaktadır. Hammaddeden, son ürün tüketiciye ulaşana kadar tüm süreçleri “üretim, işleme, satın alma, pazarlama, depolama, kontrol, dağıtım…”  aşamalarında takip edilebilmelidir. Sistem, tüketicilerin korunması için uygun olmayan ürünlerin tüketimini engellenmek ve gerektiğinde de toplatılmasına olanak sağlamalıdır. Arı ürünlerinin kalitesi, öncelikle kovanların bulunduğu doğa şartlarına ve arıcıların gıda güvenliği kurallarına uymasına bağlıdır.  Arıcıların, hijyen kuralarına ve üründe kalıntı olmasına neden olacak konulara çok dikkat etmesi gerekir. Bunun için de gıda güvenliği temelli sıkı bir mevzuat ve denetim sistemi gerekmektedir. Bal ve diğer arı ürünleri için önemli meselelerden biri de “hangi faydayı sağlayacaktan çok hangi zararı göreceğim de olmalı”. Bunun için “hakiki ve analizleri yapılmış bal ve arı ürünlerini tercih etmelisiniz. Arıcılardan, etiketsiz, pazardan, yoldan, internetten, laboratuvarı olmayan / analizi olmayan ve merdiven altı işletmelerden “tam da tüketiminin arttığı bu günlerde sahtecilere meydanı bırakmamak için de” uzak durulmalıdır. Arı Poleni nedir? Arılar yavru büyütmek ve arı sütü üretmek için polen toplarlar. Kolonide polen yoksa yavrular büyüyemez. Bal onların enerji ihtiyaçlarını polenler de amino asit, vitamin, mineral madde gibi diğer ihtiyaçlarını karşılar. Normalde özellikle çiçek poleni etkili bir alerjiktir. Arı poleni ile yapılan birçok araştırma alerjik olmadığını göstermekte. Siz yine de hekiminize danışmadan kullanmayın. Arı poleni  “insan vücudunun ihtiyaç duyduğu temel içerikleri tek başına barındırır” özellikle esansiyel (mutlaka gıdalar yoluyla alınması gereken) amino asitlerin (proteinleri oluşturan temel yapı taşları) hepsi vardır. Diğer arı ürünlerine göre protein oranı önemli ölçüde yüksektir. Vitamin ve esansiyel amino asitlerinin çoğunu günlük alınması gereken miktar kadar içermektedir. Arı, nektar almak için çiçeğe geldiğinde kanat çırparak bir elektromanyetik alan oluşturur ve çiçekteki polenler böylece vücuduna yapışır. Aldığı nektarı, arka ayaklarındaki polen sepetçiğine iterken de polenler yapışkanlaşır. Arka bacaklarında biriktirdiği poleni kovanına götürür. Arıcılar, arı poleni üretimi için kovanların önüne ancak arının girebileceği deliği olan polen tuzakları koyar. Arılar kovana girerken bu tuzaktan da geçmesi gerektiği için topladığı yapışkanlaşmış polenlerin bir kısmını buraya düşürür. Arıcılar, tuzakların çekmecesinden topladığı “arı polenlerini” doğrudan güneş almayan, havalandırmalı, kontrollü sıcaklığa sahip kurutma dolaplarında kısa sürede ve minimum nem miktarına düşürmelidir. Kurutulmuş arı poleni, eleme ve üflemeli sistemle temizlendikten sonra artık paketlemeye hazırdır. Arı poleni kurutulmadığı durumda birkaç gün içinde besleyici değerini önemli bir ölçüde kaybeder. Kurutulmayan arı poleni ise “yaş polen” üretildiği andan tüketilinceye kadar derin dondurucuda muhafaza edilmelidir. Bu durumda tazeliğini 1 yıl koruyabilmektedir. Kurutulmuş arı poleni hava almayan, cam kavanozlarda ambalajlanır. Tavsiye edilen tüketim tarihine (TETT) kadar buzdolabında muhafaza edilir. Etiket üzerindeki günlük önerilen miktarda tüketilmelidir. Arı sütü nedir? Genç işçi arıların başlarındaki salgı bezlerinden salgılanan bir sıvıdır. Arı sütünün protein, polisakarit, vitamin ve amino asitler değeri çok yüksektir. Arılar yumurtlama yoluyla ürer. Yumurtadan çıkan larvalar 3-4 gün arı sütü ile beslenir.  Bu sürede de ağırlığı bin katına çıkar. İşçi arılar daha sonra arı sütüyle beslenmez. Kraliçe arı için ayrılan larvalar arı sütü ile beslenmeye devam eder. Bu beslenme farklılığı kraliçe arıyı meydana getirir. Kraliçe arı hayatı boyunca arı sütü ile beslenmeye devam eder. Aynı genetik özellikteki kraliçe ve işçi arılar; sadece beslenme farklarıyla işçi arılar ortalama 1-2 ay yaşarken kraliçe arı yaklaşık 7 yıl yaşamakta, ayrıca fiziksel büyüklük ve üreme özelliklerinde de farklılıklar meydana çıkmıştır. Sadece arı sütünde olan “royalaktin proteini” bu farklılıkların en önemli nedenidir. Arıcılar, arı sütü üretimi için yüksüklü bal mumundan ya da plastikten özel kalıplar kullanırlar.  1 günlük larva içeren bir petek seçer, bu larvaları transfer iğnesi ile yüksüklere transfer eder. Birkaç gün sonra yüksüklerindeki larvaları dışarı atar. Bu sürede, yüksükleri dolduran arı sütleri özel bir aparatla ya da vakumla hasat edilir. Mikroorganizma gelişimine çok uygun bir ortam olan “arı sütünün” bozulmaması için hasadından itibaren gıda güvenliği kuralları eksiksiz uygulanmalıdır. Taze arı sütü 4 derece veya daha düşük sıcaklıkta saklanarak kısa sürede tüketilmelidir. Ya da hasadından hemen sonra dondurularak da muhafaza edilmelidir. Ağzı kapalı koyu renkli cam kaplarda ve ışık görmeyen yerlerde saklanmalı. Tavsiye edilen tüketim tarihine (TETT) kadar buzdolabında muhafaza edilmeli. Diğer bir yöntemi de dondurarak kurutma (liyofilize) yöntemiyle de kurutulabilir. Bunların oda sıcaklığında dahi muhafazası mümkündür. Etiket üzerindeki günlük önerilen miktarda tüketilebilir. Isı, ışık, havaya gibi şartlara çok duyarlı olduğu için kısa sürede bozulur ya da besleyici özelliğini kaybeder. Dayanımını arttırmak için genellikle bal ya da çeşitli arı ürünleri ile karıştırılarak son ürün haline getirilir. Bu kadar kıymetli ve muhafazası güç olan ürünün hilesiz ve güvenilir üretilmişini bulmak da gerçekten çok zordur. Özellikle ithal olanlarında hile amaçlı melamin tozu, nişasta, margarin, tereyağı, yoğurt içeren jellerin arı sütü diye satıldığı da görülmüştür. Propolis nedir? Arılar, reçinemsi yapıya sahip olan propolis ile kaplı bir alandan kovana girer. Böylece kendilerinin de kovanın da hijyenini sağlarlar. Propolis reçine, balmumu, esansiyel yağ asitleri, aromatik yağ asitleri, polifenoller ve flavonoitler, polen, mineraller ve vitaminler içermektedir. İşçi arılar, ağaçlar ve bitkilerin tomurcuk, yaprak gibi bölümlerini toplar. Kovana döndüğünde balmumu ile ve kendi enzimleriyle karıştırır. Zamk gibi yapışkan, reçinemsi, biraz kokulu ve kahverengimsi ham propolisi elde eder. Bunu kovanını havadan, oksijenden, sudan, böceklerden, diğer hayvanlardan ve hastalıklardan, mikroorganizmalardan korumak için kullanır. Hatta kovan içinde kalıp ölen fare, kertenkele gibi hayvanların kokuşmasını önlemek için de kullanır. Petekleri balla dolduğunda, petek hücrelerinin ve yavru alanlarının hastalıklardan korunmasında da kullanır. Ham propolis, kovanın girişinden ve petek çerçevelerinde toplanan propolisin kazınması şeklinde ya da kovana takılan özel düzeneklerden toplanır. Bu düzenekler, örtü tahtasının altına konan özel delikli naylonlar ya da propolis elde etme levhasıdır. Toplanan ham propolis toz ya da bazı yöntemlerle saflaştırılarak “ekstraktı” elde edilerek tüketilebilir. Saflaştırmada çözücü olarak en çok su ve etil alkol kullanılmaktadır. Ürün etiketinde;  ekstraksiyon çözücüsünün belirtilmesi zorunludur. “Su bazlı ya da suda çözünmüş propolis” ya da  “etil alkolde ekstrakte edilmiştir” ifadesi yer almalıdır. Ağzı kapalı koyu renkli cam kaplarda, buzdolabı sıcaklığında ve ışık görmeyen yerlerde tavsiye edilen tüketim tarihine (TETT) kadar muhafaza edilir. Etiket üzerindeki günlük önerilen miktarda tüketilmelidir. Toz şeklinde propolislerin bazılarında hile amaçlı ağaç, sap, bitki parçaları… gibi farklı tozlar ile maltodekstrin, boyalar, silikon dioksit gibi katkı maddesi ilave edilmiş olarak satıldığına rastlanmıştır. Ekstrakte edilmiş olanlar için de boyalı, aromalı su olma ya da tüketimi uygun olmayan bir alkolle ekstrakte edilmiş olma tehlikesi vardır. Arı ekmeği (perga) nedir? İşçi arılar, yavrularını beslemek için doğadan topladıkları poleni kendi enzimleriyle ve bal mumuyla da zenginleştirerek belirli bir süre petek içinde olgunlaştırır. Olgunlaşan bu ürün arı ekmeğidir. Arılar arı ekmeğini, hem kendileri hem de yavru arıların kışın tüketmesi için yapar. Arı poleni, arı ekmeğine dönüşürken enzimlerle fermente olur. Bu sırada da dışındaki zarı parçalanır. Bu zar aslında kolay sindirilemeyen bir özelliktedir. Arı ekmeği, bu yönüyle daha kolay sindirilir ve probiyotik özellik gösterir. Arıcılar, petek üzerinde oluşan “arı ekmeğini” özel aparatlarla tek tek hasat eder. Bu yüzden oldukça zahmetli olması ve işlem sırasında da peteğin zarar görmesinin de söz konusu olması nedeniyle az bulunan bir üründür. Kurutulması, ambalajlanması, muhafazası gibi tüm koşulları aynı “arı poleni” üretimi gibidir. Ağzı kapalı koyu renkli cam kaplarda, buzdolabı sıcaklığında ve ışık görmeyen yerlerde tavsiye edilen tüketim tarihine (TETT) kadar muhafaza edilir. Etiket üzerindeki günlük önerilen miktar kadar tüketilmelidir. Bal dışındaki diğer arı ürünleri de aynı bal gibi mutlaka analiz edilerek piyasaya sürülmelidir. Sadece bileşim için değil gıda güvenliği için önemli olan kriterlerin de test edilmesi zorunlu olmalıdır. Ama maalesef tüketiciyi tehlikeli veya sahte diğer arı ürünlerinden koruyacak üretim, analiz, satış, denetim sistemi içeren etkili bir mevzuat bulunmamaktadır. Bu üretim süreçlerinde de gördüğünüz gibi “arı poleni” “arı sütü” “propolis” “arı ekmeği” gibi ürünlerin kalitesi öncelikle kovanların bulunduğu doğa/çevre şartlarına ve arıcıların gıda güvenliği kurallarına uymasına bağlı. Üretim aşamalarında; hız, hassasiyet gerekliliği ve soğuk zincirin kırılmamasının önemini vurgulamak isterim. Satın aldığınız ürünlerde “yabancı maddeler,  tarım ve veteriner ilaçları özellikle antibiyotikler, ağır metaller ve endüstriyel kirlilik,  radyoaktif kalıntıları” da bulunabilir. Bildiğiniz gibi bunlar ancak laboratuvar ortamında yapılan analizlerle tespit edilebilir.  Artık biliyorsunuz, en iyi denetçi sizsiniz. Dolayısıyla koronavirüs salgınıyla birlikte tüketimini arttırdığımız arı ürünlerini seçerken; detaylı analizleri yapılmış “laboratuvar olanaklarına sahip” ve “analiz sonuçları ulaşılabilir olan” markalı ürünleri tercih etmelisiniz.  Sağlıkla kalın…