Anadolu’nun Unutulmaz Mühendisi

Doğa yürüyüşlerine (trekking) başladığım ilk yıllarda, rehberimizin yürüyüş başlamadan önce söylediği can alıcı bir söz hâlâ kulağımda:

“Doğada her türlü inişli çıkışlı yerlerden geçeriz. Dik yokuşlarda taktik şudur: Asla dimdik çıkmayın; zikzaklar yaparak zirveye ulaşın. Böylece hem yorulmazsınız hem de kalp ritminizi korursunuz. İşiniz kolaylaşır.”

Peki neden bu açıklamayı yaptım?

Yüzünüzdeki gülümsemeyi şimdiden görebiliyorum. Çünkü bu taktiği, insanoğlundan çok daha önce keşfeden bir canlı var.

Doğanın Mühendisi

Eşek, Anadolu kültüründe çoğu zaman hor görülse de aslında bilgelik, sabır ve pratik zekânın simgesidir. Onun yaşamı, doğaya uyumun ders kitabı gibidir.

Bir mühendis gibi davranır. Yokuşları matematiksel bir eğimle çıkar, eğim fazla dikse virajlarla açar. %7’nin üzerindeki eğimi asla kabul etmez. Bu yüzden köylüler, yol güzergâhının uygun olup olmadığını anlamak için eşeği öne sürerler. Eşek, adeta “pratik geometri”nin canlı hâlidir.

Hafızası Çelik Gibi

Bir eşek bir kez düştüğü çukura ikinci kez düşmez, bir kere bastığı bataklığa yeniden basmaz. Bu yönüyle insanlara ders verir: “Aynı hatayı iki kere yapma.”

Belki de bu özelliği, onu bizden daha bilge kılar. Çünkü insanlar çoğu zaman aynı hatayı defalarca tekrarlar, sonra da suçu kadere atar.

Anne Şefkati ve Sadakat

Eşek, sıpasını doğururken kimseye muhtaç olmaz; hem doğumunu hem bakımını kendi yapar. Üstelik kendisine iyilik yapanı da kötülük yapanı da asla unutmaz. Bu yüzden Anadolu insanı, eşeğin hafızasını örnek gösterir: “Eşek unutmuyorsa, sen niye unutuyorsun?”

Gözlerindeki Sır

Yakından bakıldığında eşeğin gözleri bir masal kuyusu gibidir. İçinde kaybolursunuz. Belki de bundandır, birine “eşek” demek aslında eşeğe hakaret sayılır. Çünkü eşek, göründüğünden çok daha bilge, zarif ve duygusal bir canlıdır.

Amerikalıların Eşekle Tanışması

1950’li yıllarda Amerikalı mühendisler Türkiye’ye gelir. “Küçük Amerika” olma hevesiyle başlayan imar çalışmalarını incelerler. O yıllarda bizde yol güzergâhı belirleyecek ne yeterli alet vardır ne de mühendis.

Nafia mühendisleri çareyi eşekte bulur. Eşeği yokuşa sürerler; arkasından şeritmetre ile ölçüm yapan işçiler, onun ayak izlerine kazık çakar. Yol böylece belirlenir.

Bu sahneyi gören Amerikalı mühendislerden biri şaşkınlıkla sorar:

— Ne yapıyorlar böyle?

— Rampada yolun güzergâhını belirliyorlar.

— Nasıl yani?

— Eşek %7’den fazla eğime çıkmaz. Biz de onun izini takip ederek yolu çiziyoruz.

Amerikalı önce kahkahalara boğulur. Ardından ciddiyetle sorar:

— Peki, eşek bulamazsanız ne yapıyorsunuz?

Cevap, Anadolu mizahının özlü bir örneğidir:

— Mecbur Amerika’dan mühendis getirtiyoruz!

Eşek, Anadolu’nun görünmez mühendisi, sadık yol arkadaşıdır. Hafızasıyla, zekâsıyla, sabrıyla ve gözlerindeki derinlikle bize hep yol göstermiştir. Onu hor görmek yerine ondan öğrenmeye çalışmak gerekir. Çünkü bazen en büyük mühendislik, eşeğin adımlarında gizlidir.