MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli'nin gündeminde seçim anketleri, Kılıçdaroğlu ve Ege Denizi'nde yaşananlar vardı. Bahçeli, CHP Lideri Kılıçdaroğlu'na "Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı olacak yürek sende var mı onu söyle? Er meydanına çıkabilecek cesaretin var mı onu ifade et?" dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Grup toplantısında yaptığı konuşmada 6'lı masanın henüz kimi aday gösterecekleri bile derin bir anlaşmazlık tartışma konusudur diyen Devlet Bahçeli, "Sayın Kılıçdaroğlu, bal yapmayan arı gibi vızıldamayı bırak, mertsen çık söyle, adamsan kararını açıkla, aday mısın? Değil misin? Neden susuyorsun? Niçin duruyorsun? Neyi bekliyorsun? Hangi mantıkla keçeyi suya atıp çıkan yerlerini taşlıyorsun? Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı olacak yürek sende var mı onu söyle? Gözün kesiyor mu ondan bahset? Er meydanına çıkabilecek cesaretin var mı onu ifade et? Cumhurbaşkanı adayını belirlemekten dahi aciz bir zihniyete ve siyaset köhneliğine aziz milletimiz hiç prim verir mi?" ifadelerini kullandı. Seçim anketlerinde partisinin oy oranlarının düşük gösterildiğini ifade ederek anket şirketlerine tepki gösteren MHP Lideri Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi’nin oy oranlarını düşük gösterenlere, siyasetimizi küçümseme hayasızlığına düşenlere, diyoruz ki sizler bizi yok sayacaksınız, Allah’ın izniyle biz daha çok var olacağız." dedi. Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti. "Hiç fark etmez, demokrasiye ve millet iradesine kast etmek için sıraya giren güdümlü anket şirketlerinin hepsi birden ayaklarımızın altında paspastır. Biz ankete değil, gönlünü ve yüreğini açan, dudaklarından dua ve destek sözleri tane tane dökülen yurdumun ve milletimin tertemiz insanlarına bakıyoruz. Dava arkadaşlarımdan bilhassa rica ediyorum, sahtekarların fermanı olan anketlere asla itibar etmesinler" Millet İttifakını eleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Henüz Cumhurbaşkanı adayını bile açıklayamayan zillet ittifakına Türk milletinin yüzü dönüktür. Bunu da çok açık görüyoruz. HDP’nin, PKK’nın, FETÖ’nün, muhasım çevrelerin masa altında gizlendiği altılı masaya Türk milletinin itimadı asla yoktur. Bu masa kinin, kirin ve kifayetsizliğin masasıdır." ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamaları şöyle:

"Hayat pahalılığının kuşatması mutlaka kırılacaktır"

Hayat pahalılığının kuşatması mutlaka kırılacaktır. Hiçbir vatandaşımız enflasyon canavarına ezdirilmeyecektir. Fırsatçıların, karaborsacıların, ganimet avına çıkanların, fiyat ve finansal istikrarı bozucu tahrik ve tertip içinde olanların birer birer tespiti yapılarak hak ettikleri cezayı almaları muhakkak sağlanacaktır. Vatandaşımızın cebine ve cüzdanına göz dikenler hesap verecektir. Nitekim ekonomik ve mali bağımsızlığımızı tehdit edenlere, vatandaşlarımızın helal kazancına, el emeğine, göz nuruna ve alın terine musallat olanlara seyirci kalınmayacaktır. Şu anda küresel ekonomi bilhassa enflasyon artışından dolayı; gıda ve enerji arz güvenliğinin riske girmesi açısından çok ciddi bir sınavdan geçmektedir. Muhatap olduğumuz, mücadele ettiğimiz ekonomik sorunların önemli bir kısmı küresel bağlantılıdır ve bu kanaldan Türkiye doğal olarak etkilenmektedir. Tedarik zincirlerindeki sarsıntılar, para ve mal piyasalarındaki gelgitler, siyasal ve jeopolitik temelli kırılmalar sonuçta ekonomiye, dolayısıyla insanımızın omuzlarına ilave yük ve maliyetler bindirmektedir.

"Türkiye, bugünkü darboğazdan çıkacaktır"

Bunun yanında fiyatların artışı konusunda adeta ajan provokatör gibi faaliyet halinde olanların lekeli varlığı da artık ihmal ve inkar edilemez seviyelerdedir. Türkiye, bugünkü darboğazdan çıkacaktır. Kaldı ki, bunun çok güçlü işaretleri alınmaya başlanmıştır. 2022 yılı birinci çeyrek Gayri Safi Yurt İçi Hasıla artışı, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,3 olarak gerçekleşmiştir. Büyümedeki bu yüksek oran, aş demektir, iş demektir, refah demektir. Diğer yandan ihracatımız rekorlar kırmaktadır. Türkiye bütün siyasi ve ekonomik tuzakları teker teker bozmaktadır. Ekonomiye pranga vurmak için hava koklayan, zemin yoklayan, fırsat kollayan kim varsa ademe mahkum edilecektir. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan buğday ve arpa alım fiyatları memnuniyet vericidir. Pirim desteğiyle birlikte, sert ekmeklik buğday alım fiyatının ton başına 7 bin 50 lira; arpa alım fiyatının ton başına 6 bin lira olması çiftçilerimizin ümitlerini yeşertmiş, yüreklerine su serpmiştir. Ayrıca bütün memurlarımızın ek göstergelerinde 600 puanlık bir artış yapılması kararlaştırılmıştır. Yeni yıldan itibaren 5,3 milyon kamu görevlimizin bu haktan istifadesiyle birlikte, birinci derece terfi şartının yerine gelmesiyle hak sahiplerinin 3600 ek göstergeye ulaşacak olması hem sevindirici bir gelişme hem de geçim standartlarını yükseltici bir hamledir. Nihayetinde acil bir ihtiyaç karşılanmış, verilen sözler tutulmuştur."

"Hani NATO güvenlik mimarisi içinde yan yanaydık? Hani terör bir insanlık suçuydu?"

"Güney sınırlarımız boyunca çatısı örülmek istenen terör devleti, peş peşe yapılan askeri harekatlarla engellenmiş, ihanetin Akdeniz’e ilerleyiş ve çıkış noktaları kapatılmıştır. Türkiye, bölücü teröre merhamet göstermeyeceğini, müsaade etmeyeceğini hem sınır içinde hem de sınır ötesinde güç kullanarak ve şehitler vererek kanıtlamıştır. Geçtiğimiz hafta PKK/YPG’li bir terör elebaşı, ABD’den ve NATO üyesi AB ülkelerinden silah aldıklarını açıklamıştır. Ve de şerefsizce Türkiye’ye gözdağı vermiştir. Bölücü terör örgütüne envaı çeşit silah veren, mühimmat temin neden, diğer pek çok alanda yardım ve yataklık halinde olan ülkeleri, ahlaken ve hukuken müttefiklik kategorisinde nasıl göreceğiz? Hani NATO güvenlik mimarisi içinde yan yanaydık? Hani terör bir insanlık suçuydu?

"Türkiye bugüne kadar NATO’nun sadra şifa destek ve dostane tavrını maalesef yeterince görmedi"

Soğuk Savaş’ı müteakiben, çatallaşan ve farklılaşan güvenlik ihtiyaçları çerçevesinde NATO her on yılda bir yeni yol haritası hazırlayarak Stratejik Kavram Belgesi yayınlamıştır. Bunun sonucunda, caydırıcılık ve savunma, işbirliği ve güvenlik, ayrıca kriz yönetimine dayalı üç ayaklı bir strateji hazırlanarak tatbik edilmiştir. Türkiye bugüne kadar NATO’nun sadra şifa destek ve dostane tavrını maalesef yeterince görmemiş, ittifakın aldığı karar ve belirlediği stratejilerin milli güvenliğine bir katkısına da şahit olmamıştır. Bu değerlendirmemi abartılı bulanlar, 1952 yılından bugüne kadar NATO’yla süregelen ittifak ortaklığının 70 yıllık mazisine objektif bir gözle, temiz bir vicdanla, milli bir duyarlılıkla baktıkları taktirde, sancılı ve sarsıcı gerçekleri çarpıcı bir şekilde görebileceklerdir.

"İsveç ve Finlandiya’nın ittifak ortağı olmasına nasıl tamam diyelim"

Terör örgütlerine aleni ve alçak desteğini sürdüren NATO üyesi ülkelerin Türkiye’ye şaşı ve şüpheli bakışı ortadayken, İsveç ve Finlandiya’nın ittifak ortağı olmasına nasıl tamam diyelim? Buna nasıl rıza gösterelim? NATO’yu fiilen PKK/YPG ittifakına dönüştürmek için kolları sıvayanlara, Türkiye’nin kuyusunu kazmak için nifak seferine çıkanlara duyarsız, tepkisiz ve etkisiz durmamız söz konusu olamayacaktır.

"İsveç ve Finlandiya hükümetleri öncelikle ellerine bulaşan kanları yıkamak durumundadır"

Bizimle aynı güvenlik şemsiyesi altında toplanan veya buna talip olan ülkelerin, terörle aralarına hilesiz-hilafsız kalın ve kesin bir çizgi hattı çekmesi insan şerefinin, devlet olma onurunun ikamesi olmayan mecburiyetidir. İsveç ve Finlandiya hükümetleri öncelikle ellerine bulaşan kanları yıkamak durumundadır. Türkiye’nin bu iki ülkeden iade talebinde bulunduğu 33 teröristin derhal ve gecikmeksizin verilmesi de şarttır ve süreç samimiyet testi olarak değerlendirilmelidir.

"Terörizmi bir hak arayışı gören ülkeler, Avrupa’nın göbeğinde coğrafi bir alan belirleyip terörizmin karargâhını kursunlar"

Terörizmi bir hak arayışı gören ülkeler, eğer bu ilkel ve düşmanca tutumu devam ettirmekte ısrar ediyorlarsa, buyursunlar, Kandil’de ve sınır ötesinde ne kadar terörist varsa kendi ülkelerine taşısınlar, tepe tepe kullansınlar, hatta Avrupa’nın göbeğinde coğrafi bir alan belirleyip terörizmin karargâhını kursunlar. Ancak biz teröre ve teröriste taviz vermeyeceğiz. Canileri araya araya bulacağız ve hepsini birden de imha edeceğiz.

"Emperyalizmin miçosu haddini aşmaktadır."

Tel Rıfat ve Münbiç’te dip bucak temizliği yapılmak suretiyle, terör örgütü Fırat’ın doğusundan da batısından da sökülüp atılmalıdır. Türkiye’nin bu kararlı ve kahramanca duruşundan rahatsız olan malum ülkelerin Yunanistan’ı koz olarak sahaya sürmesi tesadüfi değildir. Miçotakis’in tıpkı dedeleri gibi tekraren maşalığa heves etmesi, Ege’de gerginliği tırmandırıcı söz ve politik eylemleri bardağı taşıracak aşamaya doğru hızla mesafe almaktadır. Egemenliği tartışmalı olan ve burnumuzun dibinde bulunan adaları ziyaret ederek Türkiye’yi tahrike yeltenen küstah Miçotakis, Ege’yi bir Yunan denizi haline getirmek, gerekirse de silahlı bir çatışma ortamı yaratmak için devamlı provokasyon halindedir. Emperyalizmin miçosu haddini aşmaktadır.

"Ege’de boğulmak isteyen hiç durmasın çıksın karşımıza"

ABD ile AB’nin arkasında olduğunu iddia ederek Türkiye’ye aba altında sopa gösterme yanlışına düşmektedir. Bizim dileğimiz Ege’nin bir barış ve huzur denizi olması, bu şekilde kalmasıdır. Tam tersi bir iklim vasat bulursa, sonuçlarına katlanacak sadece ve sadece bedbaht Miçotakis ve hükümeti olacaktır. Ülke ülke, ada ada gezip Türkiye’ye silah gösteren, Mavi Vatan haritamızı her gittiği yerde şikayet konusu haline getiren Miçotakis bilmelidir ki, el atına binen çok çabuk inecek, güvendiği dağlara da kar yağacaktır. Bizim tasavvur ve telakkimize göre, vatan vatandır, vatan namustur, denizi, karası olamaz, nihayetinde haremi ismetimize uzanacak muhasım eller ise kırılıp atılacaktır. Ege’de boğulmak isteyen hiç durmasın çıksın karşımıza. Türk milleti hakkından vazgeçmez, egemenlik haklarını çiğnetmez, sorulacak hesabı da hiçbir mihrakın yanına bırakmaz. Lozan ve Paris Anlaşmalarına göre, gayri askeri statüde olması gereken adaları silahlandıran Yunanistan yönetimi suçludur, insanlık ve uluslararası hukuk nezdinde sorumludur. Dahası 12 Ada’nın yüzü ve yüreği de Türkiye’ye dönüktür. Damarımıza basan kim olursa kalbini sökeceğimizi iyi bilsin, müstevli kalıntıları şehadete kucak açıp milli onurumuzdan ödün vermeyeceğimizi de sefil akıllarına iyice yerleştirsinler.

"Ülkemizin en kritik döneminde CHP kayıptır"

Türkiye, terörle mücadeleyi ve küresel emperyalizme direncini hamd olsun imanla ve muazzam bir iradeyle sürdürmektedir. Ancak CHP Genel Başkanı’nın gündemi bambaşkadır. Ülkemizin yüksek mücadelesine en küçük desteği yoktur. Devamlı üç maymunu oynamakla meşguldür. Kılıçdaroğlu’nun hangi ülkenin siyasetini yaptığını, kimin hesabına çalıştığını, kimlerin dümen suyunda çırpındığını aziz milletimiz doğal olarak merak etmekte ve haysiyetli bir izah beklemektedir. Diğer zillet partilerinin ne söyledikleri, neyi önerdikleri, Türkiye’nin yanında mı karşısında mı hizalandıkları hakikaten de muammadır. Ülkemizin en kritik döneminde CHP kayıptır, diğer marjinal zillet partileri su kaynatmış ve kenara çekilmişlerdir. Sırayı erken seçim yaygarasının koparılması alınca hepsi kuyruğa girmektedir. Bunlar bir süre sonra söyledikleri yalanlara kendileri inanacak kadar da akıl ve zeka yoksunu olduklarını her seferinde ispat etmektedir.

"Beğenseler de beğenmeseler de seçim zamanında yapılacaktır, o demokratik randevunun tarihi ise 2023 yılının Haziran ayıdır"

Beğenseler de beğenmeseler de seçim zamanında yapılacaktır, o demokratik randevunun tarihi ise 2023 yılının Haziran ayıdır. Gerçekte milli güvenlik sorunu olan zillet ittifakının boşuna kurduğu bir komisyon vasıtasıyla seçim güvenliğiyle ilgili çağrıda bulunması ve yaptığı sözde çalışmayı kamuoyuyla paylaşması tam bir pişkinlik ve çelişkidir.

"Dağdan indirecekleri teröristleri sandık başına mı dikecekler?"

Bunlar seçim güvenliğini sağlama yetkisini nereden almayı düşünmektedir? Bu devletin hakimi varken, savcısı varken, polisi varken, jandarması varken, zillet ittifakı sandık güvenliğini hangi vasıtalarla sağlamanın peşindedir? Yoksa bizim bilmediğimiz bir hazırlıkları mı söz konusudur? Mesela dağdan indirecekleri teröristleri sandık başına mı dikecekler? Güvenliği bölücülere mi havale edecekler? Birbirine benzemeyen partilerin ittifakıyla vücut bulan zillet bedeni, taşınması çok külfetli siyasi bir ağırlık haline gelmiştir.

"Sayın Kılıçdaroğlu sende Cumhurbaşkanı adayı olacak yürek var mı ?"

Bunların elle tutulacak hiçbir projesi yoktur. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ezberi dışında söyledikleri ikinci bir şey yoktur. Türkiye’ye inançları yoktur. Türk milletine mensubiyet ve muhabbetleri yoktur. Henüz kimi Cumhurbaşkanı adayı gösterecekleri de derin bir anlaşmazlık ve tartışma konusudur. Sayın Kılıçdaroğlu, bal yapmayan arı gibi vızıldamayı bırak, mertsen çık söyle, adamsan kararını açıkla, aday mısın? Değil misin? Neden susuyorsun? Niçin duruyorsun? Neyi bekliyorsun? Hangi mantıkla keçeyi suya atıp çıkan yerlerini taşlıyorsun? Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı olacak yürek sende var mı onu söyle? Gözün kesiyor mu ondan bahset? Er meydanına çıkabilecek cesaretin var mı onu ifade et? Cumhurbaşkanı adayını belirlemekten dahi aciz bir zihniyete ve siyaset köhneliğine aziz milletimiz hiç prim verir mi?

"Kılıçdaroğlu, terörist Demirtaş için adaylığa hazırdır"

Kılıçdaroğlu aday olup olmayacağıyla ilgili kesin bir dil kullanmasa da, buna çok hevesli, çok istekli ve çok iştahlı olduğu herkesin malumudur. Ne var ki, masanın altında ve üstünde sabitlenen zillet ortaklarından hala vize çıkmamış, dar alanda kısa paslaşmalar, mevzi mücadeleler, marazi cepheleşmeler günbegün kökleşmiştir. Kılıçdaroğlu aday olursa, bu adaylığı yeminli Türkiye düşmanlarının telkin ve tembihiyle gerçekleşebilecektir. Kılıçdaroğlu, terörist Demirtaş için adaylığa hazırdır. Kılıçdaroğlu, Sorosçu Osman Kavala için adaylığa gönüllüdür. Kılıçdaroğlu FETÖ’cüleri eski görevlerine iade etmek için adaylığa heveslidir. Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi şikayet ettiği yabancı ülke sefirlerinin talimat listesini yerine getirmek, Biden’ı memnun etmek için adaylığa sıcaktır.

"Sayın Kılıçdaroğlu, Terörle Mücadele Yasası’nın neresinden rahatsızsınız ?"

Terörle mücadelemiz kararlılıkla icra edilirken, yeni bir harekatın eli kulağındayken, Kılıçdaroğlu’nun Terörle Mücadele Yasası’nı yumuşatma sözü vermesi işbirlikçiliğin ve Batı’nın namına siyaset yaptığının belgesi ve tescilidir. Sayın Kılıçdaroğlu, Terörle Mücadele Yasası’nın neresinden rahatsızsınız ? Bu yasayı uluslararası hukuk normlarına göre nasıl şekillendireceksiniz? AB’nin her yıl hazırladığı İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin bu yasa nedeniyle eleştirilmesine sahip mi çıkıyorsunuz? Terörle mücadeleden geri mi dönelim? Silahı bırakan terör örgütü değil de, Türkiye mi olsun?

"29 Ekim 1923 tarihinde Atatürk ve kurucu kahramanlar tarafından konulmuştur"

Türkiye Cumhuriyeti adıyla ve üniter devlet çatısı altında, Türk milleti kimliği ile beraberce yaşayabilmemizin asgari kuralları 29 Ekim 1923 tarihinde Atatürk ve kurucu kahramanlar tarafından konulmuştur. Bu tarihi gerçeği değiştirmek hiç kimsenin harcı olamayacaktır. Başkentimizin Ankara, dilimizin Türkçe, bayrağımızın ay yıldızlı al bayrak, milli marşımızın İstiklal Marşı olduğu belirlenmiş ve Anayasamız tarafından da güvence altına alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, ülkesiyle, milletiyle bölünmez bir bütündür, egemenlik unsurları itibariyle tektir, milli ve üniter bir devlettir. Türk milleti tarihi ve kültürel kökleri bakımından birdir, diridir, çelik gibi sağlamdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, istiklâl mücadelemizin taçlandırılmasıdır. Ay yıldızlı al bayrağımız şehitlerimizin örtüsü, bağımsızlığımızın, egemenliğimizin, birlik ve beraberliğimizin sembolüdür. İstiklal Marşımız, bu onurlu mücadelenin kahramanlık destanıdır ve o günlerin aziz hatırasıdır. Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temeller tek devlettir, tek millettir, tek vatandır, tek bayraktır, tek dildir. Biz bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri, göstermeye ant içtiğimiz yüksek fedakârlıkla, kararlılıkla, milli şuur ve millet sevgisiyle korumaya ve geleceğe taşımaya yeminliyiz. Bunlar, bizim varlık ve yaşama nedenlerimiz, kırmızı çizgilerimizdir. Bizim diyalog zeminimiz ancak bu kurucu ruha ve kurtuluş felsefesine saygı ve riayetle mümkündür."
Editör: Ömür Ünver