Bir ürün üzerinde maliyet unsuru olmayan ama nihai olarak tüketici tarafından ödenen Katma Değer Vergisi (KDV), bir süredir yüksek enflasyon olarak ülke mutfağındaki yangınının ve vatandaşın mutfağındaki yangınının kontrol edilmesi enstrümanı oldu. Birçok ürün grubu üreticisi maliyetlerimiz yüksek gerekçesiyle KDV indirimi beklentisini dile getirmeye başladı. Çocuk bezinden, kadınların hijyen ürünlerine kadar bir çok sektör indirim talebini dile getiriyor. Maliye ise bütçe dengeleri açısından ürünler üzerindeki KDV yükünü ‘kademeli sadeleştirme’ formülü ile aşan bir formül geliştiriyor. Ancak, KDV indirimi beklentilerinin karşılanabilir olanı var, olmayanı var. Mesela bir anda millete yüzde 127’lere varan oranda elektrikte getirilen kademeli fiyat artışının vatandaş üzerinde yarattığı drama, KDV indirimi ile neşter vurulması öneriliyor. Ancak, elektrik gibi her alanda girdisi olan bir mal ya da hizmette KDV oran indiriminin ciddi şekilde suistimallere alan açılması riski var. Bu konuda Maliye haklı olarak direniyor. Benzer şekilde akaryakıt ürünlerindeki yüzde 18 KDV’nin yüzde 1’e düşürülmesi, yüzde 17’lik kısmın ÖTV’ye eklenmesi önerisi de Maliye cephesinde uygun bulunmuyor. Yine bazı gazetelerde eğitim ve sağlık alanlarında da KDV indirimi getirileceği yönünde haberler var. Ama bu alanlarda zaten KDV yönünden bir sadeleştirme yapılmış durumda. Geriye bir tek inşaat, yani konut sektörü kalıyor. O alanda da üç farklı oran uygulaması var. Orada bir netlik sağlanabileceği üzerinde duruluyor. Zaten Türkiye’de 200 kadar alt sektörün lokomotifi konumunda olan inşaat sektöründe vergisel indirimi gündeme geldiği zaman, oldu-bitti piyasayı canlandırıcı bir etki yaratıyor. Konutlarda uygulanacak kademeli KDV indiriminin etkisi piyasayı bu nedenle hareketlendirebilir. Ancak inşaat gibi yüksek bedeli olan ürünler dışında, et, süt, peynir gibi tutarı küçük ürünlerde KDV indiriminin açıkçası vatandaşın bütçesi üzerinde fazla etkili olması beklenmiyor. KDV’nin bir maliyet unsuru olmaması nedeniyle bir malın fiyatında olumlu ya da olumsuz etkisi görülmüyor. Mesela daha önce ekmek, un gibi KDV oranı yüzde 1’e düşürüldüğü halde zamlanan ürünlerin fiyatının niye arttığına bakıldığında söylediğim daha iyi anlaşılacaktır. Açıkçası, vatandaşın mutfağındaki yangının söndürülmesi için, fiyatlar genel seviyesini düşürecek unsurlarda indirim yapılmalı. Yani hammadde, yarı mamul madde, elektrik, doğalgaz, kira gibi temel üretim unsurlarının fiyatlarının ucuzlatılması lazım. Ürünler üzerinde fiyat artışına neden olan temel girdi kalemlerinin başında elektrik, doğalgaz ve akaryakıt geliyor. Bunlar üzerindeki vergisel yükler düşürülmediği sürece, fiyatların gerilemesi beklenmiyor. Basit bir hesapla temel gıda maddelerinin KDV’sini yüzde 1’e düşürmek, 100 liralık bir malda sadece 7 lira fayda sağlıyor tüketiciye. Ancak öncesinde neredeyse iki katına çıkarılmış temel gıda maddesi ürünün fiyatında yüzde 7 indirim, ancak o üründe 3,5 liralık düşüş yaratacak. Öte yandan bir de daha önce yüzde 8 KDV ile alınmış, işletmenin deposuna konulmuş ürünler var. Bunlar şu anda stok durumunda. Esnaf bu stoklar bitinceye kadar indirim yapamayacak. Bu nedenle KDV indiriminin vatandaşın mutfağındaki yangını söndürmede de ülkenin enflasyon olarak mutfağındaki yangının söndürülmesinde de fazla etkisi olmuyor. İndirimin enflasyona etkisi ancak yüzde 1 seviyesinde oluyor. Üstelik eğer esnaf indirimi uygularsa bu oran elde ediliyor.

Editör: Ömür Ünver