İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçmiş dönemdeki seçim vaatlerini gerçekleştirmediğini belirten Akşener, "Biliyorsunuz kendisi, beceriksizliklerinin üstünü örtmek için, sürekli olarak konuyu, geçmişe getirip, dikkat dağıtır, gündem saptırır. Ama bu sefer, farklı bir şey oldu. Enflasyon, son 20 yılın zirvesini gördü. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisi, elinde patladı. “Türkiye Ekonomi Modeli” dedikleri, sözüm ona model de, tüm bunların üzerine tüy dikti. Hal böyle olunca da, Bay Kriz’in, hisseli harikalar kumpanyasına, artık inanan kalmadı." dedi.

Akşener'in açıklamaları özetle şöyle: Orhangazi'de infaz koruma memurlarını taşıyan otobüste uzaktan kumandayla, el yapımı bomba olduğunu öğrendik. Patlama sonucu bir şehidimiz, dört yaralımız var. Şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum. Ailesine ve Türk Milleti'ne başsağlığı diliyorum. Balıkesir'imiz için büyük önemi olan bir konuya değinmek istiyorum. Türk Ocaklarımız Balıkesir için istiklal madalyası başvurusu yapmıştı. Ben de Kurtuluş Mücadelesi zaferimizin 100. yılında istiklal madalyasının Balıkesir'e çok yakışacağını düşünüyorum. İYİ Parti olarak desteğimizi iletiyorum. Bay Kriz'in konuşmaya doyamadığı bir konuyu daha geride bıraktık. Kendisi beceriksizliklerinin üstünü örtmek için sürekli olarak konuyu geçmişe getirip, dikkat dağıtıp gündem saptırırdı. Enflasyon son 20 yılın zirvesini gördü. 'Faiz sebep enflasyon sonuç' teorisi ellerinde patladı. Türkiye Ekonomi Modeli dedikleri sözüm ona model de tüm bunlara tüy dikti. Bay Kriz'in Hisseli Harikalar Kumpanyası'na inanan kalmadı. 2023'e 8 ay kalmış ama bu arkadaş 20 yılda yapamadıklarını 8 ayda yapacaklarını iddia etmeye başladı. Yetmedi 2053, 2071'den bahsetti. Yakında kahve falı da bakmaya başlarsa hiç şaşırmayın. Eğer Türkiye'ye dair bir vizyon ortaya koymak istiyorsan ilk önce bugünün sorunları çöz. Biz o sözleri bundan 11 yıl önce de dinledik. 'Büyük Türkiye, Büyük Güç, Hedef 2023'dü değil mi? Hey gidi hey. 2023 için neler vaat ediyordun neler. Hodri meydan. Getir sandığı kararı milletimiz versin. Hedef, vizyon nasıl olurmuş sana sandıkta öğretelim.

'Zambiya'da deniz yok'

Bay Kriz ve kadrolarının aklı başka türlü çalışıyor. Geçenlerde Afrika ülkesi Zambiya ile bir anlaşma imzaladılar. 'Gemilerle karşılıklı liman ziyareti yapılması' diyor. Ortada küçük bir sorun var. Zambiya'da liman yok. Çünkü Zambiya'da deniz yok. Hani damat bakan uzaya dört şeritli yol yapacaktı ya. Hazır eliniz değmişken aradan Zambiya'da bir deniz çıkarıverin. Siz karasal coğrafyalara deniz getirmeyi seversiniz. Daha önce Ankara'ya deniz getireceğim diyenlerde sizinkilerde. AK Parti iktidarının kafası öyle bir kafa ki başkaları tak diye emrediyor, bunlar şak diye yerine getiriyor. 'İhracatla büyüyeceğiz, zengin olacağız' diyorlardı. Meğerse dava ihraç edeceklermiş. Trump emrettiğinde Rahip'i nasıl ihraç ettilerse Suudi prens emredince Kaşıkçı davasını jet hızıyla ihraç ettiler. Bay Kriz, Kaşıkçı davasını kaça sattınız? Devletin egemenlik hakkını kaça devrettiniz? Dünyada para bolken 20 yıl iktidar oldular ama bir türlü devlet insanı olamadılar. Sorumluluk almak yerine beceriksizliklerini faiz lobilerine, üst akıllara, dış güçlere havale ettiler. Oraya kurutunca bu defa vatandaşa sardılar. Kendilerinden başka herkes suçlu. Herkes terörist, hain, nankör oldu ama AK Parti hep ak kaşık olarak kaldı. Bugün geldiğimiz noktada suçlayacak kimseleri kalmadı. İlk sandıkta kim suçlu, kim suçsuz göreceğiz. Sandık gelecek milletimizin çelikten iradesi, Türkiye'nin düşürüldüğü durumun faturasını gerçek sorumlusuna kesecek. Allah'ın izniyle AK Parti'nin neden olduğu enkazı biz kaldıracağız. AK Parti iktidarının 20 yıllık eseri olan yoksulluğa, kronikleşen umutsuzluğa ve öğrenilmiş çaresizliğe memleketimizin her yanında şahit olmaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta Bursa'daydık. Siftahsız geçen günler, 25 yıllık dükkanların kepenk kapatmasına sebep olmuş. Aktar dükkanı işleten bir kadın esnafımız, 'Kilogram ile alan müşterilerimiz taneyle almaya başladı. Baharat alınıyor o da nane ve kekik' diyor. Emekli bir öğretmen kardeşim, 'Biz çocuklarımıza Türkiye kendi kendine yeten bir tarım ülkesidir diyorduk. Şimdi öğrencilerim gelip hocam siz bize bu şekilde öğrettiniz şimdi neden bu durumdayız diyorlar' diyor. Erdoğan bu öğretmen öğrencilerine ne desin? Gençlerimizin durumu da esnafın durumundan iyi değil. Yurt dışındaki yaşıtlarıyla eşit koşullarda başlayamadıkları hayat parkurunda gösterdikleri çabada, özveride, emekleri de yok sayılıyor. Destek beklerken köstekle, yardım beklerken engelle, sevgi beklerken nefretle karşılaşıyorlar. Bayat tavsiyeleri, bitmeyen tavsiyeleri dinliyorlar. Sesleri duyulmuyor. Herkesin kürsülerden atıp tutmaya bayıldığı bir ortamda mikrofon bir türlü onların eline geçmiyor. Tam da bu nedenle bu anlayışa dur demek için, gençler için gençlerle beraber diyerek genç arkadaşlarımızla buluşuyoruz. İsteseniz de istemeseniz de gençlerin sesiniz duyacaksınız, artık onların fikirlerini, taleplerini dinleyeceksiniz. Hiç merak etmeyin ben de büyük bir zevkle sizi yola getireceğim. 23 yaşında öğrenci bir oğlumuz, 'X ülkesinde yaşayan bir öğrenci 50 ülke gezebiliyorken ben 81 ilimizi gezemiyorum. Beş yıl sonraya nasıl varacağımı düşünüyorum. Gençlerin ümidi kalmamış durumda. Biz Türkiye'de Türk olmaktan gurur duyan ama Türkiye'de yaşamaktan yorulmuş bir gençlik haline geldik' diyor. 'Bu hükümet Türk gençliğine bir gençlik borçlu' diyor 24 yaşında yazılım mühendisi bir gencimiz. Buna bir cevabın var mı bay Kriz? Sağlıklı yaşam koçluğuna soyunduğun gençlerin durumundan memnun musunuz? Bu gençlerimize aromalı kahve ve tropik geziler dışında bir önerin var mı? 19 yaşındaki öğrenci bir gencimiz, 'İstanbul'da yurtta kalıyorum. Yoğun kar yağışında bir arkadaşımın 'Oh para harcamayacağız' dediğini duydum. Bu çok içler acısı bir durum. Benim önüme bakmam için önce karnımdan kafamı kaldırmam gerekiyor' diyor. Bu çok acı bir cümle. Danışmanlarını sarayda 5-10 maaşla besleyenler, itibardan tasarruf olmak diye 13 uçakla gezenler, bugün Türkiye'de bir genç 'önüme bakmam için önce karnımdan kafamı kaldırmam gerekiyor' diyor. Duyuyor musunuz? Gün geçtikçe vasatlaşan bu sistemin içinde gençler sizden çaldıkları gençliklerini istiyor, duyuyor musunuz? Sizin ortak dertleriniz var. Sizi bölemiyor, birbirinizin karşısına dikemiyor. Güvencesizlik, işsizlik, fırsat eşitsizliği her birinizin derdi. Bu dertlerde birleştiğinizi gören iktidar mensupları sizi kendi aranızda bölemediği için toplum ile aranıza set çekmeye çalışıyor. Sizi şımarık ilan etmeye, yok saymaya çalışıyor. Sizin ülkenize faydalı olmak için çabaladığınızı görüyorum. Bunun sizi yorduğunu, üzdüğünü ve bunalttığını görüyorum. Önümüzde sadece bir yıl kaldı. Üniversitenin işsizliği 4 yıl öteleyen kurumlar olmaktan çıkarıldığı günlere bir yıl kaldı. Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, adaletin tam uyguladığı günlere bir yıl kaldı. Memleketimizin medeniyet yolundaki taşlarını birlikte döşeyeceğimiz günlere bir yıl kaldı. El ele, kol kola hep beraber ülkemizin geleceğini inşa edeceğimiz günlere inanın çok az kaldı. Demokratik bir hukuk devletinde adalet anlayışı insanlara sadece yasalar önünde eşitlik sunmaz. Aynı zamanda insanların hedeflerine erişebilmesi için karşılarına çıkan engelleri kaldırır, fırsatların kapısını açar. Bir devlet adaleti nasıl sağlar? İlk önce milletinin adalete olan inancını koruyarak sağlar. Sonrasında bireyin ve kamunun vicdanının sesini duyurarak sağlar. Devletin ve milletin özgürlüğü deyince aklımıza ilk olarak ne geliyor? Cumhuriyetimiz. Partimizin ilk kurulduğu gün açıkladığımız görüşlerimizde bir tespitimiz vardı. Cumhuriyetin esaslarının ruhunun bir diğer yönü de nüfus cüzdanlarımızdır. O nüfus cüzdanı anayasa, kanunlar karşısında herkesin eşit ve bir olduğunu gösterir. O nüfus cüzdanı aynı zamanda 'Ağa da benim paşa da benim'in karşılığıdır. İşte bu nedenle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında; Hükûmeti, memlekette yasayı egemen kılmak, ve adaleti, iyi dağıtmakla görevlendirmiştir. Amacının; “Milleti yormadan, hızla, isabetle ve güvenle, adaleti dağıtmak olduğunu” söylemiştir. Bunun da ötesinde; Devletimizin, tüm dünya ile temas etmek zorunda olduğunun farkında olarak; Adalet düzeyimizi, tüm uygar toplumların düzeyine çıkarmayı, zorunlu kılmıştır. Adaletin, hem toplumsal hayatta, hem de devletin sürekliliğinde; Ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu, her fırsatta vurgulamıştır. Nitekim, Bay Kriz ve arkadaşlarının, o beğenmedikleri Cumhuriyetimiz, adaleti, sadece yasalarla değil; aynı zamanda, sosyal devlet ve sosyal adalet çerçevesi içerisinde de sağladı. Bunu okulla, eğitimle, meslekle sağladı. Sınıflar arası geçirgenliği, dikey hareketliliği mümkün kılarak sağladı. Yani bir köyde doğan çocuk ile, şehirde doğan bir çocuğun fırsatlarını eşitleyerek sağladı. Darda kalana, aç açıkta kalana, sosyal devletin imkânlarını sunarak sağladı. Bunu da sadaka olarak değil, vatandaşın hakkı olduğu için yaptı. Kimsesiz çocuklarımıza, en güzel yurtları yaptı. Kimsesiz yaşlılarımıza, en güzel huzur evlerini açtı. Vergide, ücrette, adaleti sağladı. İş yaşamında, çalışma koşullarında, adaleti sağladı. Kadın haklarında, çocuk haklarında, adaleti sağladı. Cumhuriyetimiz; Öğretmene, hekime, mühendise değer verdi. Çiftçiye, üreticiye, sanayiciye, kıymet verdi. Onların hakkı için, emek verdi. Vatanın sadece toprağını değil, mahsulünü de korudu. Her bir düşüncenin, her bir fikrin, kıymetini bildi. Milletin sesini bastıran değil, duyuran oldu. Milletin sesinden korkan değil, güç alan oldu. Ez cümle; Cumhuriyetimiz bize; Hakkın, kuvvetten üstün olduğunu gösterdi. Değerli dava arkadaşlarım; Atatürk’ümüz, adaletin değerini, “Bir memlekette adalet yoksa, o memlekette anarşi var demektir. Orada hükûmet yok demektir.” sözleriyle tarifler… Şimdi sizlere soruyorum; Sizce bugün, memleketimizde adalet var mı? Sizce bugün, memleketimizde hukuk var mı? Sizce bugün, memleketimizde hakkı koruyan var mı? Bugün hepimiz, bu soruları maalesef üzülerek, utanarak cevaplıyoruz. Bugün, memleketimizde bir hükûmetin olmadığını maalesef görüyoruz. Peki hükümet yoksa, ne var? Kendisini kanundan ve milletten üstün gören, bir tek adam var. Ucube sistemini, memleketimize dayatmaya çalışan, bir beceriksizlik abidesi var. Vatan toprağını kupon arazi olarak gören, bir kabile reisi var. Memleketimizde dokunduğu her yeri, tarumar eden, bir Bay Kriz var. Aziz milletim; Ankara hükûmetinin, Damat Ferit kabinesine dair, eleştirdiği ne varsa, bugün, Beştepe’de yaşanıyor. Devlet egemenliğini, tek bir kişiye ve onun taşeronlarına emanet eden, bu ucube sistem; Hayatımızın her alanında bizi fakirleştiriyor, sömürgeleştiriyor. Güvensiz ve itibarsız kılıyor. Bunun nedeni ise, Ak Parti iktidarı eliyle, Müdafa-i Hukuk’tan, Müdafa-i Erdoğan anlayışına, dönmemizde yatıyor. Ülkeyi idare eden iktidarın, vatandaşın hukukunu koruması beklenirken; maalesef bugün, ülkemizde, hukuk, iktidarı korur hâle geldi. Bay Kriz ve arkadaşları, her konuda olduğu gibi; adaleti de, kendilerine göre eğip, büktüler. Nitekim geçtiğimiz günlerde, bunun en acı örneğinin, yıl dönümüydü. Ülkemizde adaletin, yok oluşunun yıl dönümüydü… Ülkemizde hakkın, yok sayışılışının yıl dönümüydü… 16 Nisan 2017’de, ülkemizi ucube bir sisteme hapseden, hukuksuzluğun yıl dönümüydü. Bugün artık Sayın Erdoğan; İşine geldiğinde, Cumhurbaşkanı kimliğiyle, meydanlarda, İşine geldiğinde, Ak Parti Genel Başkanı kimliğiyle, meclis kürsüsünde; istediğine hakaret ediyor, istediğini tehdit ediyor. Ama fikrini, derdini, düşüncesini söylemek isteyen kim varsa; Ya nankör oluyor, ya terörist oluyor, ya da vatan haini oluyor. O, Ak Parti Genel Başkanı olarak, siyaset yapıyor; Ama ona cevap veren vatandaş, Cumhurbaşkanı’na hakaret etmiş oluyor. İşte size, bu ucube sistemin, ülkemize reva gördüğü, adalet anlayışı… Üstelik bu çarpık sisteminin gözü; Henüz 20 yaşında, gencecik bir evladımız, Alp’i bile görmüyor. Attığı bir tweeti, üstelik 15 dakika sonra sildiği bir tweeti, takip edip, 20 yaşındaki bir genci tutuklayan, adalet sistemi; Nedense; Boy boy videoları, fotoğrafları çıkan, pudra şekercilerine dokunamıyor! Twitter’da gündem olmadan, kadın katillerine dokunamıyor! Milletin hazinesini kemiren yandaşlara dokunamıyor! Milletin hakkına giren, saray müdürlerine, danışmanlara dokunamıyor! Aleni bir şekilde, yolsuzluk yapanlara dokunamıyor! Bu haram düzenini kuranlara da, Bu adaletsiz düzenin, bekçiliğini yapanlara da, Bu çarpık anlayışın parçası olanlara da; Yazıklar olsun! Bu milletin hakkı hepinize; Haram, zehir, zıkkım olsun!

'Çözümlerimizi hazırladık'

Biz, 20 Ocak 2020'den beri ilçe ilçe, il il geziyoruz. Esnaf dükkanlarının içinde emeklileri de gördük gençleri de gördük. Bin 500 liralık emekli maaşı var olduğundan haberim yoktu. Birbirinden çok farklı emekli maaşları olduğunu gördük. Bizim ekonomi kurmayı arkadaşlarımla bu bilgileri paylaştım ve onlar bir hesap yaptılar. En düşük emekli maaşı asgari ücreti olmalı dedik. Şimdi öğreniyoruz ki 2 bin 500 lira orada da bir abudik gubudik yapılmış. Arkadaşlarımız çalıştı. İki seçenek sunduk iktidara bayram ikramiyeleri ile ilgili. Dolara göre bakarsak 3 bin 700 lira olmalıydı. TEFE TÜFE'ye bakarsak 2 bin 800 lira. Siz 2 bin 500 lira olsa iyi olurdu diyorsunuz. Gözlerinde ışık saçan abiler bin 100 lira dedi. Asgari ücretin üzerinde açlık sınırı, yoksulluk sınırı 16 bin lira. 2 bin 500 lira emekli maaşı olan insan nasıl geçinir, nasıl kendisine bakar? Kronikleşen ve haksızlığa uğrayan bu gruplarla ilgili çözümlerimizi hazırladık, paylaşıyoruz.

'Vatandaşını aldatmaz, hile yapmaz'

İdareyi ve iradeyi tek bir kişinin aklına, tercihlerine, ideallerine, istek ve arzularına emanet eden partili cumhurbaşkanı sistemi Türkiye'de adaleti son verdirmiştir. Hukuku üstün tutmak yerine, üstünün hukukunu savunan bir cumhurbaşkanı, ülkemize demokrasi ve adalet getiremez. Bugün AK Parti iktidarı devlete personel alımından, kur korumalı mevduata, eğitimde fırsat eşitsizliğinden vergi uygulamalarına, her alanda haksız, kayırmacı uygulamalar yapıyor. Adil devlet, seçim arefesinde taşeronlarda çalışan işçilerin tamamı kadroya alınacak deyip seçimden sonra büyük bir çoğunluğunu dışarda bırakmaz. Adil devlet, EYT'lilerin hakkını, hukukunu koruyacağız deyip sonra da gökyüzüne ıslık çalamaz. Vatandaşını aldatmaz, hile yapmaz. Adil devlet, iktidar gücünü siyasi partisinin emelleri için kullanmaz. Adil devlet, yargı mensuplarını, emniyet güçlerini baskı unsuru olarak kullanmaya cüret edemez. Adil devlet, kamu ihalelerinde adaleti gözeten devlettir. Beşli çeteye kaynakları peşkeş çekmez. Adil devlet, beş müteahhit yaklaşık 10 milyar liralık vergi borcunu silerken, öğrencinin aldığı 28 bin liralık krediyi 48 bin lira olarak geri isteyerek gençlerin hesabına haciz koymaz. Onlar çığ gibi düşerken, biz kar topu gibi büyüyoruz. Biz milletimizin gönlünde gün be gün büyüyoruz.
Editör: Ömür Ünver