HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP'nin 2 gün sürecek olan 4'üncü Olağan Kadın Konferansı'nda konuştu. Buldan, "Kadın mücadelemizin ilk neferlerinden olan ve geçen hafta sonsuzluğa uğurladığımız Sevgili Aysel Doğan’ı bir kez daha saygı ve sevgiyle anıyorum." ifadelerini kullandı. Buldan, "Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kabul etmediğimizi her yerde ifade edeceğiz." dedi.

HDP'nin 2 gün sürecek olan 4'üncü Olağan Kadın Konferansı Ankara'da “özgürlükte ısrarlı, mücadelede kararlıyız” sloganıyla başladı. İnşaat Mühendisleri Odası Konferans Salonu’nda gerçekleşen konferansa, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, PM ve MYK üyeleri, milletvekilleri, il eşbaşkanları, Kadın Meclisi üyeleri, Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu üyeleri, HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir, DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, SODAP Sözcüsü Sevtap Akdağ Karahalı, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Ayşe Erdem, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, SYKP Eş Genel Başkanı Canan Yüce ile TJA temsilcileri ve Barış Anneleri katıldı. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan 2 gün sürecek olan 4'üncü Olağan Kadın Konferansı'nda bir konuşma gerçekleştirdi. Kadın mücadelesini anlatan sinevizyon gösteriminden sonra konferansın açılışında konuşan Buldan, "Çok anlamlı ve büyük bir kadın buluşmasına vesile olan kadın konferansımızı gerçekleştirmekteyiz. Konuşmama başlamadan evvel hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum, hoş geldiniz." dedi. Pervin Buldan, Kadın siyaseti ve kadın mücadelesinin HDP fikriyatı ile büyük tarihsel yürüyüşüne devam ettiğini ifade etti. Buldan, "Bu yürüyüşün ilk adımlarını atan ve kadın mücadelesinin güçlenerek, büyüyerek bugünlere ulaşmasını sağlayan cezaevleri ve sürgündeki bütün kadın yoldaşlarımıza buradan en güçlü sevgi ve saygılarımı gönderiyorum, onları sevgiyle kucaklıyorum. Bu mücadeleye soluk katarken yaşamını yitirmiş bütün kadınları rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum." dedi. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, geçtiğimiz günlerde hayata veda eden Aysel Doğan'ı anarak, "Bu mücadeleye soluk katarken yaşamını yitirmiş bütün kadınları rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum. Kadın mücadelemizin ilk neferlerinden olan ve geçen hafta sonsuzluğa uğurladığımız Sevgili Aysel Doğan’ı bir kez daha saygı ve sevgiyle anıyorum. Aysel Doğan hiçbir şartta, hiçbir zulme boyun eğmedi. Onun hayatı her zaman direniş ve mücadeleydi. Biz kadınlara güçlü bir mücadele mirası bırakarak ayrıldı aramızdan. Ömrünü adadığı barışın elçisi olan Aysel Doğan’a, o büyük ve onurlu barışı mutlaka ama mutlaka gerçekleştireceğimizin sözünü buradan bir kez daha veriyorum." diye konuştu. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın konuşmaları şu şekilde: Biz kadınlar geçmişten devraldığımız mücadele mirasımızla kararlı ve cesur bir şekilde mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz. Ve yürüttüğümüz mücadele kadar da görkemli ve büyük kazanacağız. Bu konuda inancımız da kararlılığımız da tamdır. Dün tutuklanan Yerel Yönetimler Kurulu Eş Sözcümüz Halide Türkoğlu ve Gençlik Meclisi üyelerimizi saygıyla anıyorum. Ne tutuklamayla ne katliamla bitmeyeceğimizi herkesin bilmesini istiyorum.

"AKP'nin iktidarda kaldığı her saat krizler derinleşiyor, ülke fakirleşiyor"

"AKP-MHP tekçi erkek ortaklığının çoklu krizlerle yönetmeye çalıştığı şu karanlık ülke ortamında tarih ilerlemeden değil sürekli gerilemeden yana işlemektedir. Ekonomideki eşitsizlik, cinsiyet eşitsizliği, şiddet ve suç oranlarındaki artış, yoksulluk ve açlık giderek derinleşmektedir. Kurdukları tekçi erkek sistemleriyle, mafya, yolsuzluk, soygun ve yağma düzenleriyle, hukuku ve demokrasiyi tamamen yürürlükten kaldırdıkları baskı, zulüm ve dikta rejimleriyle ortaya koydukları krizleri sonu gelmez bir biçimde derinleştirdiler. İktidarda kaldıkları her gün hatta her saat fakirleşen bir ülke var artık. Fakat tekçi iktidar cenahı sürekli olarak ekonomik büyümeden söz etmektedir.

"Onlar ekonomik olarak büyüyoruz diyor fakat gerçekte olan enflasyonun yüzde 157 artmış olmasıdır"

Onlar ekonomik olarak büyüyoruz diyor fakat gerçekte olan bütün rezervlerin tüketilmiş olmasıdır. Cari açığın devasa bir şekilde büyümüş olmasıdır. Bütçe açığının büyümüş olması, borçlanmanın ve enflasyonun yüzde 157 artmış olmasıdır. Buna bağlı olarak dar bir yandaş kesimin servetinin büyümesine karşın halkın yoksulluğunun ve açlığın her gün daha da yaygınlaşarak ve derinleşerek büyümüş olmasıdır. Sermaye ve AKP-MHP erkek ortaklığı, kadınları ve bir bütün olarak toplumu bir sömürü alanı olarak görmektedir. Cinsiyet eşitsizliğini her alanda olduğu gibi ekonomide de derinleştirdiler. Bugün itibariyle her iki kadından biri işsizdir. Çalışan kadınlar ise ucuz işgücü ve güvencesiz işgücü olarak ekonomiye dâhil olabilmektedir. Ekonomik olarak kadınlara mutlak yoksulluk dayatılmaktadır. Kadınların payına düşen ise ekonomik büyüme değil ekonomik olarak tüketme ve bağımlı bırakma siyasetidir.

"Pazardaki, cepteki, mutfaktaki yangın iktidarın yalanlarının tamamını yakacak kadar büyüktür"

Fakat biz kadınlar da bu son derece politik erkek sömürüsüne karşı diyoruz ki; emeğimizi sömürmenize de yaşamımızı ve geleceğimizi teslim almanıza da asla izin vermeyeceğiz. Bu ülkenin asli sahipleri olarak, hakkımız olanı alıncaya kadar mücadele edeceğiz. Her gün zam üzerine zamların yapıldığı, doların büyümekte, TL’nin küçülmekte sınır tanımadığı bir ortamda hükümetin "ekonomik olarak büyüyoruz" demesi ellerinde yalanlarından başka bir şeylerinin kalmadığının en açık göstergesidir. Ancak bu yalanları sadece söyledikleriyle kalacaklar. Yarattıkları felaket ortamından herkesin canı yanarken hiç kimse ne bu yalanları dinler ne de bu yalanlara prim verir. Pazardaki, cepteki, mutfaktaki yangın bu yalanların tamamını yakacak kadar büyük ve gerçektir.

"Kadına yönelik suçlar ve şiddet teşvik ediliyor, İstanbul Sözleşmesi bu yüzden feshedildi"

Yine kadına yönelik şiddette her gün en az üç kadının katledildiği, şüpheli kadın ölümlerinin arttığı bu karanlık tabloyu unutturmaya çalıştıklarını da biliyor ve görüyoruz. Kadına yönelik erkek şiddeti her gün tırmanırken uygulanan cezasızlık politikaları ve kadınlara karşı bizzat bu tekçi erkek iktidar tarafından yöneltilen saldırılarla işte bu mevcut tablo korunmaya çalışılmaktadır. Hatta kadına yönelik suçlar teşvik edilmektedir. Hükümet bu suçların bizatihi failliğini yapmaktan da geri durmamaktadır. İstanbul Sözleşmesi bu amaçla feshedildi ve kadınlar bunun farkındadır.

"HDP şahsında kadın siyaseti ve mücadelesi hedef alınıyor"

Kadınların kendi öz mücadeleleriyle elde ettikleri yasal haklar bu amaçla iktidar tarafından tartışma konusu yapılmıştır. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet ilkemiz suç sayılmaya çalışılmaktadır. Bunun için kadın belediyeciliğimiz hedef alındı, bütün kadın kurumlarımızın kapısına kilit vuruldu. Açıkça HDP şahsında tüm kadın siyaseti ve mücadelesi hedef alınmaktadır. Erkek failler cezasızlık politikasıyla korunurken, diğer taraftan Kürt kadınlara yönelik olarak organize bir şekilde resmi ellerden saldırılar sürmektedir. Her gün bunların bir yenisi gün yüzüne çıkmaktadır.

"Kürt kadınlara yönelik suçlar bilinçli ve kirli bir şekilde teşvik ediliyor"

Kürt kadınlara yönelik olarak özel olarak gerçekleştirilen suçlara sadece geçtiğimiz bir hafta içerisinde iki suç daha eklenmiştir. Elâzığ’da bir korucubaşı yıllardır istismar ettiği bir kadını katlederken Şırnak Silopi’de yine Özel Hareket Ocakları İl Başkanı aynı şekilde yıllarca istismar ettiği kadını vahşice katletmiştir. Aynı eller tarafından Kürt kadınlara karşı gerçekleştirilen suçların bir tesadüf olmadığını, oldukça organize ve bilinçli bir politika olduğunu biliyoruz. Ve bu kirli politikayı reddediyoruz. Yasalar önünde kadınlara yönelik olarak işlenen her suçun takipçisi olacağız ve cezasız kalmasına asla izin vermeyeceğiz.

"Kadın örgütlerine yöneltilen baskı ve kapatma girişimlerine yol vermeyeceğiz"

Kadın Meclisi Sözcümüz Sayın Ayşe Acar Başaran’a bizzat kolluk görevlisi tarafından yöneltilen açık ölüm tehdidine göz yummayacağız. Kürtçe şarkı söylediği için konseri yasaklanan Aynur Doğan’a ve Kürt sanatına yöneltilen baskılara asla izin vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Kadın örgütlerine yöneltilen baskı ve kapatma girişimlerine yol vermeyeceğiz. Cezaevlerinde her türlü hak ihlaline ve işkenceye maruz bırakılan kadınların sesi ve savunucusu olmaya devam edeceğiz. Yıllardır "biz yaptık oldu" mantığıyla hareket eden tekçi iktidarın İstanbul Sözleşmesinde olduğu gibi "oldu-bitti" demesiyle oldurmayacağız. Kadınların tüm haklarını sonuna kadar sahipleneceğiz ve tüm haklarımızı elde edinceye kadar da mücadele etmeye devam edeceğiz.

"Canan Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezasını kadınlar olarak asla kabul etmediğimizi ifade etmek isterim"

Son olarak Sayın Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezasını kadınlar olarak asla kabul etmediğimizi ve kadın siyasetine dönük bir saldırı olarak gördüğümüzü ifade etmek isterim. Fakat altını önemle çizmek isterim ki; bu hukuksuzluk kadın siyasetine karşı geliştirilen saldırıların en son halkalarındandır. Herkesçe iyi bilinmelidir ki toplumun geniş kesimleri tarafınca sessiz kalınan her suç, her saldırı, her hukuksuzluk adres skalasını genişleterek işlenmeye devem etmektedir, sessiz kalındığı müddetçe işlenmeye de devam edecektir. Kürde yapılan haksızlık ve baskı bu ülkede yaşayan ve demokrasi derdi olan hiçbir kesimi ıskalamaz. Kadına yönelen şiddet bu ülkede yaşayan hiçbir bireyin güvenliğini ıskalamaz. Öteki olarak kabul edilmiş kimliklere yöneltilmiş asimilasyon ve baskı politikaları hiçbir kesimin inanç özgürlüğünü, kimliğini ve kültürünü yaşatma hakkını ıskalamaz.

"Muhalefet tepki gösterseydi saldırılar bu aşamaya gelmeyecekti"

Her zulüm politikası eninde sonunda toplumun tamamını mağdur etmeye muktedirdir. Kürt ve kadın siyasetine hukuk dışı bir şekilde gerçekleştirilen darbe operasyonu niteliğindeki KCK operasyonlarına, 4 Kasım darbesine, kayyım darbelerine karşı muhalefetin tüm kesimleri tarafından ortak ve güçlü bir tutum alınmış olsaydı bugün bu aşamaya gelinmiş olmayacaktı. Cezaevleri tutuklanan ve görevlerinden alınan eşbaşkanlarımız, milletvekillerimiz ve siyasetçilerimizle doldurulurken, bizlerle birlikte net bir karşı tavır sergilenmiş olunsaydı bugün bu hukuksuzluk tablosu yaşanmayacaktı.

"Kentlerimizin belediyeleri şu an kadayıf yatırımcısı, şatafat yatırımcısı, soyguncu kayyımların gaspı altındadır"

Bugün kentlerimizde halkın seçtikleri değil AKP’nin gaspla atadığı kayyımlar belediye başkanlığı koltuklarında oturuyorsa, bunun varacağı nokta halkın değil gaspçı kayyımların iktidarlaşması olacaktır. Kürdün iradesine, kadın iradesine kayyım atayan zihniyet ülkenin iradesine de kayyım atamaktan geri durmayacaktır. Kentlerimizin belediyeleri şu an kadayıf yatırımcısı, şatafat yatırımcısı, soyguncu kayyımların gaspı altındadır.

"Cesur ve demokratik bir duruş muhalefetin olmazsa olmaz sorumluluğudur"

İşte tam da bu nedenlerle, tecrübeyle de sabit olduğu üzere, muhalefetin tüm kesimlerine ve tüm demokrasi güçlerine buradan çağrıda bulunmak istiyorum. Cesur bir demokratik duruş, bu duruşun gereklerini korkusuzca ve cesaretle savunmak tüm muhalefetin olmazsa olmaz sorumluluğudur, görevidir.

"Ya birlikte kazanacağız ya birlikte kaybedeceğiz"

Geride bıraktığımız yüzyıl tekçilikle, cinsiyetçilikle, ayrımcılıkla geçti. Ret ve inkâr politikalarıyla geçen yüzyılın bedeli bu ülke için çok ağır oldu. Şu an içerisinde bulunduğumuz çöküş dönemi yanlışlarla geçirilmiş bir yüzyılın sonucudur. Aynı hatalarla bir yüzyılı daha bu ülkeye ve halklarımıza kaybettirmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu anlamda tarihsel sorumluluklarımız vardır. Ya hep birlikte kazanacağız ya da hep birlikte kaybedeceğiz. Elbette mücadelemizle ve direnişimizle hep birlikte kazanmak için yolumuza devam edeceğiz.

"Soyguncu erkek düzeni değil kadınlar, halklar ve bu ülke kazansın"

Biz kadınlar diyoruz ki; bir avuç soyguncu erkek düzeni değil kadınlar kazansın, halklar kazansın, bu ülke kazansın. Her kesimden bir araya gelen kadınlar olarak, ortak mücadelenin öneminin farkındayız. Bu farkındalıkla ve farklılıklarımızla birlikte eşitlik için, adalet için, demokrasi için ortak bir mücadelede buluşma zamanıdır. Kadınlar olarak emek mücadelesinin, ekoloji mücadelesinin, eşitlik ve adalet mücadelesinin en ön saflarında yer aldık. 25 Kasım’da, 8 Mart’ta, Newroz’da, 1 Mayıs’ta en coşkulu şekilde alanları doldurduk. İrademizi ortaya koyduk. Ve bundan sonra da tüm farklılıklarıyla amasız ve koşulsuz bir şekilde muhalefetin tüm kesimlerini demokrasi, eşitlik ve adalet için ortak ve cesur bir mücadelede, Demokrasi İttifakında buluşturmalıyız; birlikte başarmalı, birlikte kazanmalıyız.

"Kadınsız demokratik siyaset asla mümkün değildir"

Kadınsız bir siyaset için bizlere saldıranlar çok iyi bilmelidirler ki kadınsız bir demokratik siyaset mümkün değildir. Demokratik siyasetin ön koşulu eşit temsiliyet, kadının siyasete eşit katılımı ve eşit söz kurmasıdır. Eşit ve adil bir siyaset alanı bunu gerektirir. İşte bu nedenle bizler Halkların Demokratik Partisi olarak siyasette kadınlara alan açma, bu alanda güçlü bir şekilde yer alma ve siyasete yön verme iddiası ve pratikleri ile öncülük ettik. Başardık ve ileriki hedeflerimiz için de başarmaya kararlıyız. Önümüze çıkarılan çokça engel var, bunun farkındayız. Fakat bu engellerin hiçbirini tanımıyoruz. Bu engellerin tamamıyla sonuna kadar mücadele etmek üzere yolumuza devam ediyoruz.

"Başarılı geçen kadın konferanslarımızla yol haritamızı belirledik"

Demokratik siyaset alanını genişletiyor, sözü engellenen, hakkı gasp edilen her kesimin ve hatta bireyin HDP ile siyasete katılımını hedefliyor ve örgütsel yapımızla bunun olanaklarını sağlıyoruz. Bu amaçla 3 Temmuz’da gerçekleştireceğimiz büyük kongremiz öncesinde 7 bölgede gerçekleştirdiğimiz örgütsel konferanslarımızda kendi iç tartışmalarımızı yaparak mücadelemizi daha güçlü bir yapıya kavuşturmayı amaçladık. Her karma konferans öncesi özgün kadın konferanslarımızı gerçekleştirdik. AKP-MHP ortaklığının her türlü engellemesine rağmen konferanslarımız oldukça güçlü ve verimli geçti. Gerçekleştirdiğimiz konferanslarımız yeni mücadele hattımızın yol göstericisi olmuştur. Daha etkin mücadele yöntemleri ve mücadelemizin yükseltilmesi noktasında tartışmalarımızı yürüttük.

"Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kabul etmediğimizi her yerde ifade edeceğiz."

Kadına yönelik şiddet karşısında kesintisiz bir şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz. Tüm bileşenlerimizle daha güçlü bir örgütsellik içerisinde çalışmalarımızı yürüteceğiz. Kadınlara ve kazanımlarımıza yöneltilen saldırılara karşı topyekûn bir mücadele içerisinde olacağız. İmralı’dan başlatılarak tüm ülke üzerinde hâkim kılınmaya çalışılan tecridi kırıncaya kadar durmaksızın mücadele edeceğiz. Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kabul etmediğimizi her yerde ifade edeceğiz.

"Kadınlar olarak Demokrasi İttifakına öncülük etmeye ve Üçüncü Yol siyasetiyle kazanmaya kararlıyız"

Adalet nöbetindeki tutsak yakınlarıyla, hak ve eşitlik arayışındaki kadınlarla, savaşa karşı barış nöbetinde olan annelerle, emek ve ekoloji mücadelesi yürüten kadınlarla her daim birlikte ve çok güçlü bir şekilde tekçi ve militarist iktidara karşı, savaş politikalarına karşı mücadele edeceğiz. Özellikle tüm Kürtleri hedef alan savaşlara ve inkâra karşı barış mücadelesini güçlendirmeye devam edeceğiz. Demokrasi İttifakına kadınlar olarak öncülük etmeye ve Üçüncü Yol siyasetimizle kazanmaya kararlıyız.

"Bu ülkenin HDP’ye ve demokratik kadın siyasetine ihtiyacı var"

Bu ülkenin HDP’ye ihtiyacı var. HDP ile birlikte demokratik kadın siyasetinin öncülüğüne ihtiyacı var. Toplumun tüm ezilen kesimlerinin sözünü söyleyen, mücadelesini yürüten HDP fikriyatına ihtiyacı var. Başta Kürt sorunu olmak üzere çoklu krizlere karşı, ayrımcılığa ve kaosa karşı çözüm iradesini ve gücünü ortaya koyan HDP’ye ihtiyacı var. Bu nedenle tüm kadınlar olarak yılların emeğiyle büyüttüğümüz, kadın mücadelesini yükseltmek üzerine kurulu bir fikriyat olan HDP’yi sahiplenme zamanıdır, HDP’yi büyütme zamanıdır diyorum. Özgürlükte ısrarlı, mücadelede kararlıyız. Hepinizi en içten saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Yolumuz açık olsun, jin jiyan azadî." https://youtu.be/t-OusUf-mIo
Editör: Ömür Ünver