Küresel ısınmayla birlikte astım ataklarının ve alerjilerin şiddetlendiğini belirten Doç. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, “ABD’de yapılan yeni bir çalışmanın verilerine göre küresel ısınmanın etkilerine bağlı 1990’dan beri Kuzey Amerika’da polen mevsimlerinin ortalama 20 gün önce başladığı ve yüzde 20 daha fazla polen konsantrasyonlarına artışa neden olduğu gösterildi. Küresel ısınmanın etkileri nedeniyle her yıl alerji mevsiminin daha da zor geçebileceği bilinmeli” dedi.

Küresel ısınmanın sonucu olarak iklim değişikliğiyle birlikte günümüzde alerjilerin daha şiddetli seyrettiğine dikkat çeken Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Bölümünden Doç. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, “Hava kirliliği solunum yolu hastalıklarını arttırıyor. Küresel ısınma, sanayi devrimine paralel olarak fosil yakıtları kullanımının ve nüfusun artması, ormanların azalması, kentleşme ve yanlış tarım uygulamalarının bir sonucu olarak atmosferdeki karbondioksit, metan, azot oksit gazları, kloroflorokarbon ve ozon ile su buharı oranındaki artışla ortaya çıkıyor. Bu artan insan faaliyetleri doğal iklim değişikliğini hızlandırarak küresel iklim değişikliklerine neden oluyor. Endüstrileşme ile birlikte petrol, doğal gaz, kömür gibi fosil yakıtların yoğun kullanılmasıyla, atmosferde zehirli sera gazlarının miktarı arttı. Ortaya çıkan hava kirliliği ile ilişkili olarak da toplumda alerjik rinit ve astım gibi solunum yolu hastalıkları şiddetinde artışlar ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.

Küresel ısınma polen salınımını artırıyor

En önemli alerjenlerden birinin polenler olduğunu ifade eden Doç. Dr. Nacaroğlu, şöyle devam etti: "Solunum yolu alerjilerine yol açabilen ve çoğunluğu rüzgârla tozlaşan bitkilere ait polenler ile bunların havadaki konsantrasyonları büyük oranda küresel ısınmaya bağlı meydana gelen iklim değişikliklerinden etkilenir. İklimin polinizasyon üzerine etkisi uzun süreli ölçüm ve araştırmalara dayanmakta olup, kısa süreli değişimler ise meteorolojik olayların etkisi altında gerçekleşir. Havadaki polenlerin miktarlarına meteorolojik faktörlerden sıcaklık, rüzgâr hızı, nem, bulutluluk ve toplam yağış miktarı etkili olur. Genelde güneşli ve sıcaklığın yüksek olduğu, orta şiddetli rüzgârlı ve yağışsız günler polen salınımının en yüksek miktarda görüldüğü dönemlerdir.”

Artık polen mevsimi 20 gün önce başlıyor

Doç. Dr. Nacaroğlu, polenleşme süresiyle birlikte polenlerin düzeyi ve alerjik özelliklerinin arttığına işaret ederek, şu bilgileri verdi: "Son yıllarda yapılan çalışmalarla dünya üzerinde küresel ısınma ve artan karbondioksit konsantrasyonlarının, bazı bitkilerde polinizasyon dönemlerinin başlaması, sona ermesi ve atmosferdeki polen konsantrasyonları üzerinde etkili olduğu gösterildi. ABD’de yapılan yeni bir çalışmanın verilerine göre küresel ısınmanın etkilerine bağlı 1990’dan beri Kuzey Amerika’da polen mevsimlerinin ortalama 20 gün önce başladığı ve yüzde 20 daha fazla polen konsantrasyonlarına artışa neden olduğu gösterildi. Aynı araştırmacılar önümüzdeki yıllarda polen mevsimlerinin daha da kötüleşmesini beklediklerini belirtti. Atmosferik değişimlerin polenler üzerine olan bir diğer önemli etkisi de uzun mesafe taşınımda görülür. Ayrıca Kuzey Atlantik Salınımı (KAS), uzun mesafe taşınıma ve özellikle erken ilkbaharda bitkileri etkileyerek polinizasyonun erken veya geç başlamasına neden olur. KAS, ülkemizde erken ilkbahar döneminde çiçeklenen ve alerjik öneme sahip olan fındık, kızılağaç, Huş ağacı, dişbudak gibi rüzgarla tozlaşan ağaçlarda çiçeklerin erken veya geç açılmasına neden olur." Doç. Dr. Nacaroğlu, “Sonuç olarak polenlerin havadaki dağılımı büyük oranda iklim parametrelerine bağlıdır. İklim değişikliklerinin polenler üzerine etkileri; polenlerin üretimini artırdığı, polenlerin yayılımını ve mazuriyet süresini uzattığı ve polenlerin antijenik özelliğini artırarak alerjik bünyeye sahip hastalarda şikayetlerin daha da artmasına sebep olduğu çalışmalarda gösterildi. Ayrıca gök gürültülü yağmurlu havalarda polenler, şimşek etkisi ile parçalanmakta ve daha küçük antijen taşıyıcılara dönüşerek daha alt solunum yollarına ulaşabilir. Bu durumda ağır astım ataklarının tetikleyebileceğinin akılda tutulması gerekir. Küresel ısınmanın bu etkileri nedeniyle her yıl alerji mevsiminin daha da zor geçebileceği konusunda hastaların bilgilendirilmesi önem arz etmektedir” şeklinde konuştu.

Alerjisi olanlar  koronavirüs aşısı öncesi bu uyarılara dikkat

Öte yandan Alerjik Hastalıklar ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sami Öztürk de, alerji hastalarına koronavirüs aşısı öncesi uyarılarda bulundu. Alerjik reaksiyon şüphesi bulunan kişilere aşılama öncesinde uygulanacak aşıya bağlı alerjik reaksiyon oluşmasını engellemek veya olası gelişebilecek reaksiyonların daha hafif geçmesi için antialerjik ilaç tedavisi uyguladıklarını anlatan Prof. Dr. Öztürk, “Bundan 2 saat sonra aşı yapılmasını öneriyoruz. Aşıdan sonra 1-2 saat süreyle de hastaneyi terk etmemek gerekiyor” dedi.

Erkeklerin alerjik reaksiyonları arttı

Pandemi döneminde özellikle erkeklerde alerjik reaksiyonların görülme oranında bir artış yaşandığını belirten VM Medical Park Pendik Hastanesi Alerjik Hastalıklar ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sami Öztürk, “Erkekler genelde ev temizliğiyle ilgilenmedikleri ve genelde ev dışında kaldıklarından dolayı ev tozu alerjileri olmuyordu. Ama bu süreçte eve bağımlılık arttığından ev tozu akarlarına bağlı astım yakınmaları aşikâr oldu. Bundan dolayı erkeklerde vakalar artmış durumda. Kadınlarda da arttı ancak çalışmayan kadınların evde bulundukları dönemde bu yakınmaları zaten devam ediyordu. Ancak dışarıya çıkışları kısıtlandığından yüzde 50 oranında şikâyetlerde bir artış söz konusu. Bu kişilere anti alerjik ilaçlar öneriyoruz” dedi.

Alerjisi olanlar aşıdan sonra 1-2 saat hastanede kalmalı

Koronavirüs aşısına bağlı alerjik reaksiyonların çok fazla görünmediğini hatırlatan Prof. Dr. Sami Öztürk, alerjisi olan kişilere koronavirüs aşısı olmadan önce bunlara dikkat etmeleri uyarısında bulundu: “Koronavirüs aşısına bağlı lokal reaksiyonlar yüzde 5 hasta grubunda görülüyor. Aşı yapmaya bağlı ciddi alerjik reaksiyonlar ise 100 binde bir görülüyor. Ancak bizlerin ilaç kullandığımız dönemde ilaçlara reaksiyon gösterme ihtimalimiz 100 binde 49. Yani normal antibiyotik ilaç kullanmaktan daha az riskli. Kişi daha önceden aşı oldu ve içindeki maddelere karşı ciddi reaksiyonu varsa bunlara aşı tedavisi önermiyoruz. Basit alerjisi, hafif astımı olan herkesin aşı olmasını öneriyoruz. Ancak daha önceki dönemde birden fazla ilaca karşı alerji varsa, ilaç alerjik reaksiyonları, şok gibi tablolar oluşturduysa herhangi bir dönemde aşılara karşı bir reaksiyon geliştiyse bu kişiler alerji doktoruna danışmadan aşı olmamalılar. Özellikle ilaç alerjisi reaksiyonu öyküsü olup alerji belirtisi taşıyan kişilere aşı yapmadan önce antialerjik ilaç tedavisi uyguluyoruz. Bunun amacı alerjik reaksiyon olmaması, olsa dahi hafif geçirilmesi. Bundan 2 saat sonra aşı yapılmasını öneriyoruz. Aşıdan sonra 1-2 saat hastaneyi terk etmemek gerekiyor. Aşı olduktan sonra 2-3 gün kadar günde birer tane alerji ilacı kullandıklarında da yakınmaları genelde olmuyor.”  
Editör: Ömür Ünver