Sanırım bıçağın kemiğe dayandığı noktadayım. Eski güzel günlerde yani koronasız günlerde aynı anda derse giderdim, ders verirdim, bir haftada azami üç şehir gezer, evin işlerini yapar (Canım Şerife’nin burada payı elbette kocaman, beni okuduğunu biliyorum ve ona elim ayağım olmaktan öte on küsur senedir kardeş gibi olduğumuzu da söylemek istiyorum.) arkadaşlarımla görüşür, aileme vakit ayırır… Bu liste uzar. Çok uzar. Fakat şu an en çok zamana sahip olduğumu hissettiğim günlerde asla hiçbir şey yapmak istemiyorum. Kitap teklifi aldım inanın daha elimdeki taslağa bir nokta koyamadım. Eski Deniz olsa yolda, uçakta, o minicik otel odalarında, lobi barlarda elinden laptopu düşmezdi ve o kitabı teklifi aldığının ertesi haftası editöre teslim ederdi. Sen benim ilhamımı da çaldın korona. Bu sırada instgramın kölesi oldum, kaç saat vakit harcadığımın inan farkında değilim ama o eskiden kurduğum “Ay insanlardan nefret ediyorum, keşke bir dağda tek başıma yaşasam.” tiratlarım var ya YALANMIŞ MEĞER! (Özcan Deniz gibi söyledim o kısmı=) Artık Netflix bir şey önerdiğinde tüylerim ürperiyor, yine ekrana kitlenip, yatağa bağımlı kalacağım diye. Yine bir sosyal medya anketi yaptım. Varsayım akımı başlamış. Hakkımdaki varsayımlarınız neler diye sordum listemdeki insanlara. Girizgahı okudularsa şu an ne kadar yanıldıklarını görecekler. Yok kafama sıkacak kadar bunalmadım ama bu virüsün hayatımda yarattığı sistemsizliğe olan tahammül düzeyim git gide düşmeye başladı. Beni hiçbir derdi olmayan biri gibi gören canım arkadaşıma sesleniyorum, halimiz bitten beter keyfimiz paşada yok ama o senin sosyal medyada gördüğün Deniz Dinçer. Çok okuyorsun belli diyen arkadaşım, iki haftadır aynı kitabın 17. sayfasındayım. Çok kıyafetin var diyene de bir seslenmek istiyorum, “Giyecek yer mi var?”. Ama bu sürrealizmin de içinde olduğuma inanamadım. Kendimi daha sağduyulu daha toplumsal olaylara ilgili bir insan sanırdım. Sığ tepkileri görünce “Demek ki sen sığsın.” dedim. Gerçi ekranın diğer ucundan hangi hassasiyetimi doğrudan iletebilirim ki? Sosyal medyadan farkındalık oluşturan tiplerden olamadım üzgünüm ben eğlenmek için kullanıyorum. Bir tikky ağlıyor gözleri yaşlı, hayır bu öyle bir serzeniş değil. Zaten tikkylerin de modası geçti. Sabah işe giderken kapalı olan restoranlara, kafelere bakıyorum. İnanın özlemek artık ilk sıradaki duygu değil, çalışanların halini sorguluyorum. Benim şu hiç kadar hayatımda yaşadığım bu anlamsız bunalım, evine ekmek götürürken zorlanan adamın kaçıncı bunalımı? Ben bir sene sonra bu seviyeye geldim ama aylardır borcunu kapatamayan esnaf kaçıncı vergi ertelemesini bekliyor? Sırt ağrısı borçtandır derler, sırtlarındaki ağrılar kronikleşen insanları düşündükçe “Deniz saçmalama kalk!” diyorum ama inanın artık kalkacak gücü bulamamak beni daha da güçsüz hissettiriyor. Bırakın sosyal medyada sığ olayım. Çünkü şu an tek ilham kaynağım oradaki sığlığım. Yazılarım da sığ geliyorsa bundandır. Ama buzdağının altında baş ağrısı mevcut. Bu da sanırım çok düşünmekten. Düşünmemek için sarıldığımız tüm elektronik eşyaların yaydığı negatif enerjiyi katmıyorum bile. Parapsikoloji, astroloji, okült uzmanları bir el atsalar da şu virüsün bitişi ne zaman olacak dört koldan çalışarak bizi bilgilendirseler. İnsanlar ekonomilerini, psikolojilerini, hayallerini ona göre kursalar mesela… Her dört hesaptan biri okült işlere, astrolojik yorumlara meraklı insan dolu, bunlar Voltran gibi güçlerini birleştirseler, yoga moga bir şey yapıp dünyaya enerji yaysalar, kalkan malkan açılsa oluyor mu öyle? Gerçekten dalga geçmiyorum, bilimin tükendiği bir noktadaymışız gibi hissediyorum. Aşı ilk çıktığında %93 etkiliydi, dün %50 dediler, son kertede su basacaklar diye korkuyorum. Kriz fırsatçılarına gün doğmadan dünyayı dobarlasak bırakmasa gendini güzel minnoş dünyamız? Fena mı olur maskesiz sokağa çıkmak, caddelerdeki ışıklarda kaybolmak, parklarda tanımadığınız insanlara selam vererek yürümek, sevgilinizle özgürce yemek yemek? Keyifle tırnak bile yiyemiyoruz yersek haydi PCR’a. Bu olay başladığında işlerin psikolojik açıdan bu noktaya gelebileceğini hiç düşünmemiştim. Kendime ayıracağım güzel bir zaman dilimi olarak görüp, kendimi geliştireceğim, keşfedeceğim bir dönem olarak hayal etmiştim. Ben çok da istediğim verimi alamadım, alanlara da buradan sonsuz sevgilerimi yolluyorum. Siz bu dünyanın Marvel karakterlerisiniz, haydi kurtarın New York halkını bir kez daha. Herkese sağlıklı günler diliyorum.

Editör: Ömür Ünver