Son yıllarda daha sağlıklı, besleyici, lezzetli, güvenilir ürüne olan talep ve GDO’lu ürünlerden kaçınılması, “organik ürünlere” olan ilgiyi artırdı. Talep artınca ürün çeşitliliği, beraberinde de kavram karmaşası başladı. Zira “Organik”, “gerçek”, “doğal”, “natürel”, “hormonsuz”, ”hakiki”, “köy” ve benzeri terimler bir anda hayatımıza dahil oldu. Bu durumda kafa karışıklığı yaşayan tüketici kendisini “bilgi kirliliği” ve de “aldatmacanın” ortasında buldu… Köy, doğal mı? Doğal olan aynı zamanda organik mi? Hepsi aynı şey mi? Bu ve benzeri sorunlar bana da sıklıkla yöneltiliyor. Bir ürünün “organik” olduğu nasıl anlaşılır? Kurtlanmasından mı, ekşimesinden mi, renginden mi, üzerinde saman olmasından mı, şeklinin yamuk yumuk olmasından mı? Üzgünüm! Bu tür kriterlerin hiçbiriyle anlayamazsınız. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın oluşturduğu mevzuata göre organik (Ben aslında ‘ekolojik’ demeyi tercih ederim) ürünlerin sertifikalı olması zorunlu. Yani Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş KSK’nın (Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşu) denetiminde olmalıdır. KSK’lar haberli, habersiz denetim yaparlar ve istedikleri zaman da numune alarak analiz yaptırırlar. KSK’lar ise Tarım ve Orman Bakanlığı ile TÜRKAK (Türk Akreditasyon Kurumu)  tarafından yılda en az bir kez ayrı ayrı denetlenir. Etiket bilgisine bakın   Organik ürünleri, etiket bilgilerinden ve organik ürün sertifikasından izleyebilirsiniz. Organik ürünlerde; Bakanlığın “organik tarım logosu”, KSK’nın bilgileri ve sertifika numarasını görürsünüz. Bunların olmadığı ürünlerin ise öyle olduğu iddia edilse bile organik olduğundan şüphelenmelisiniz. Organik tarım Organik tarım yapmak isteyenler  “Organik Tarım Kanunu” ve  “Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik” hükümlerine uymak zorundadır. Organik tarım; ekolojik kurallara uygun, doğaya ve insana zarar vermeyen yöntemler kullanılarak yapılan üretim yöntemidir. Üretimde kullanılan tüm girdiler mevzuata uygun olmalıdır, üretimden tüketime kadar kontrollü ve sertifikalı olan tarımsal üretim şeklidir. Her üreticinin üretimine yönelik arazi, ahır, kümes, depo (yem, tohum, gübre, ürün vb) , üretim şekli, bilgi düzeyi, ürün miktarı (hasat, stok vb ) gibi verileri kayıt altında tutulmaktadır. Organik ürünlerin, konvansiyonel ürünlere göre 2 bazen 3 kat pahalı olma nedeni aslında budur. Sertifikası olmayanların kullanamadığı 3 ifade Üzerinde  “%100”, “saf”, “doğal”, “natürel”, “hormonsuz”, ”hakiki”, “köy ürünü” vb. yazan ürünler “organik” ürün değildir. Bunlar, tüketiciyi yanıltmakta ve haksız rekabete yol açmakta, ayrıca herhangi bir güven kriterleri olmayan ifadelerdir. Organik=Ekolojik=Biyolojik mevzuatta eş anlamlıdır, dolayısıyla sertifikası olmayan ürünler bu üç ifadeyi kullanamaz. Organik tarım, sadece GDO’suz ve hormonsuz ürün tüketmek açısından değil özünde ekolojik bir felsefeyi barındırdığı için yapılmaktadır. Organik tarımla gelecek kuşaklara bırakılacak dünyanın, ekosistemin, toprağın ve suyun da kalitesi korunmuş ve sürdürülebilir olması sağlanmaktadır. Bazı gıdaların mevzuatı gereği kullanılabilen ifadeler vardır. Ama bunlar diğer ürünler için kullanıldığında güven değil “güvensizlik” yaratmaktadır. Bazı ürünlerde, sınıflandırma veya işleme şeklini ifade eden “doğal” ve “natürel” terimleri kullanılabilir. Bunlar; işleme yapılmadan paketlenen kuru incir “natürel incir”,  zeytin meyvesinden ısıl işlem olmadan sadece fiziksel/mekanik işlemler uygulanarak elde edilen zeytinyağı “natürel zeytinyağı”  için kullanılır. Doğal ifadesi Güncelleştirilen mevzuat gereği (maalesef demek istiyorum); “doğal” teriminin kullanımı için genel gereklilikleri (tek bileşenden oluşması, aroma vb eklenmemesi gibi) karşılayan pastörize süt, UHT süt, siyah çay, bitki çayları, yumurta, bal, kahve, yoğurt, natürel sızma zeytinyağı, taze ve kurutulmuş, dondurulmuş meyve-sebze vb ürünler için yasal hale geldi. Örneğin; sade süt üzerinde “doğal” yazılabilir ama çilekli süt üzerine yazılamaz. Mevzuatın izin verdiği bu ürünlerin dışında “doğal” ifadesi kullanılamaz. Bu durum tüketicilerdeki kafa karışıklığını arttırdığı gibi aldatmak isteyen üretici ve satıcılar için de fırsat nedeni olabilmekte. Doğal ifadesi tüketicilere güven veren bir ifade olup onların zihninde organik ürünlerle eş tutulmaktadır. “Doğal yoğurt”, “doğal bal” , “doğal portakal” ifadeleri güncelleştirilen mevzuata göre yasal (yoğurda aroma vb eklenmemiş ise) ama ürün kriterlerini etiket mevzuatına uyumlu hale getirmek varken, neden geri adım atıyorsunuz? Bu tüketiciyi yanıltıyor ve yanlış kullananları ayırt etmesini zorlaştırıyor. Bir yerlerde “doğal” gibi ifadeleri görünce aklıma hep şu soru gelir, “Diğerleri laboratuvarda üretilmiş galiba?” Yapmayın! “Doğal et” ifadesi! Neden tüketiciye daha güvenli gelsin ki? O et “gerçek hayvanın eti” de diğer markanın eti “yapay et” mi? Yapmayın! Bakanlığın mevzuatında belirtildiği gibi; örneğin kahve karışımı olan ürünleri tüketicinin kahve gibi algılamasını engellemek için kahve dışında herhangi bir bileşen içermeyen ürünlerde “%100 kahve” ifadesi kullanılabilir. Soğutma dışında hiç bir koruyucu işlem görmemiş etler için “taze et”,  olgunlaştırılmamış peynir için “taze peynir”, mesela salamuraya koyulmamış ya da kurutulmamış sebze ve meyveler için de “taze sebze ve meyve” ifadeleri de yine diğer ürünlerden ayırabilmek için kullanılabilir. “% 100”, “doğal” vb. ifadelerin kullanılabildiği ürünlerde “%100 doğal”, “%100 katkısız”, “tamamen doğal”, “gerçek doğal”, “hakiki doğal”, “en doğal”,  “% 100 geleneksel” vb kullanılamaz. Genel olarak da “hakiki yoğurt”, “gerçek meyve/meyveli”, “hakiki tavuk” gibi ifadeler kullanılamaz. Gerek yazılı gerek sözlü birçok ifadenin “tüketiciyi yanılttığı ve haksız rekabete yol açtığı”,  “herhangi bir güven kriterinin de olmadığını” umarım ifade edebilmişimdir. Diğer ürünlerden çok farklı olduğunu ifade etmeye çalışan “doğal, el yapımı organik, hakiki salça” gibi uzun uzun yazılanlara prim vermeyin. Özellikle de internetten bu tarz ürünleri almamaya çalışın. Genel anlamda gıdalarınızı güvendiğiniz, bildiğiniz, denetim altında olan “gıda güvenliği” riski olmayan yerlerden satın almayı tercih edin. Damgasız yumurtaları almayın!   Yumurta etiketlerindeki "Organik Yumurta", "Köy Yumurtası", "Doğal Yumurta", "Serbest Gezen Tavuk Yumurtası" gibi ifadelerin yanlış kullanılması da hem tüketiciyi yanıltıyor hem de haksız rekabete yol açıyor. Bunun için yumurta kabukları üzerini incelemelisiniz.  Kabukta, işletme ve kümes numarasının önüne yetiştirme metodu kodu damgalanmalıdır. Damgasız yumurtaları satın almayın. Yumurta kabuğunda üreticinin adı, işletme ve kümes numarası, yumurtanın üretim ve son kullanma tarihi ve seri numarası da bulunmalı. Mevzuata göre yumurta yetiştiriciliği dört gurup altında toplanmaktadır ve yumurta kabuğu üzerine damgalanan kodların anlamı şu şekildedir; "0" organik yetiştiricilik, "1" açık dolaşıma erişim (free range) yetiştiriciliği, "2" kümeste kafessiz yetiştiricilik,"3" kafesli yetiştiricilik. Kabuğunda kod bulunmayan yumurtaların satışı yasaklanmıştır.   Organik olarak almak istediğiniz her ürün için mutlaka “sertifika” sorun. Yani yumurta, elma, kereviz, tavuk, bisküvi, süt ne olursa olsun “sertifika” ile satılmak zorundadır. “Organik” ifadesiyle satılan bir ürünün sertifikası gösterilmediği takdirde işletmelere (üreticiye de satıcıya da) bazı yaptırımların yanı sıra idari para cezası da uygulanır. Bakanlık 2021 için üreticiye de satıcıya da 34.809 TL den başlayan cezalar belirlemiştir. Etiketlerdeki “geleneksel” ifadesinden ne anlamalıyız? Bakanlığın mevzuatına göre  “geleneksel” ifadesinin gıdanın adında kullanılabilmesi belirli şartlara bağlanmıştır.  Örneğin; Dikey gıda kodeksinde reçeldeki “geleneksel” ifadesi olması, daha önce patent almışsa kullanabilir. Bunun dışında “geleneksel ürün” denince aklımıza “coğrafi işaret” gelmelidir. Coğrafi işaretler ile ilgili mevzuat göre de ifadenin kullanılabilirliği belirlenmiştir. Bu işaret, tüketiciler için ürünün kaynağını ifade eder. Örneğin Anamur muzu, Çankırı yumurta tatlısı, Ankara simidi, Antakya kağıt kebabı onay alanlardandır. Böyle bir onay yoksa “çiftlik usulü yoğurt”, “köy tipi yoğurt” gibi ifadeler yine “geleneksel” anlamını vereceği için kullanılamaz. Sonuç olarak, kendi ürününüzü kendiniz üretemediğiniz için son ürünün tüketiciye ulaşılmasına kadar kontrol ve sertifikasyon faaliyeti yapılması şarttır. Önemli olan kimin, nasıl, nerede, ne zaman, ne ürettiğini bilerek almanız. Gıda güvenliği için lütfen izlenebilirliği olan ürünleri tercih edin ve kanıtlarını (özellikle organik tarım ürün sertifikası) isteyin. Her bir bireyin, organik beslenme dışında “doğanın dengesini bulması için” organik tarım felsefesinin izinden gitmesini temenni ederim. Sağlıkla kalın…  
Editör: Ömür Ünver