Kanser teşhisi konmadan önce tümörümle birlikte aylarca, hatta yıllarca birbirimizden habersiz  ‘normal insan’ gibi ne güzel de zaman geçirip yaşamıştık. Birlikte seyahatler mi yapmadık, Ege’nin dağını taşını mı gezmedik. Köylerinde, kasabalarında oldukça keyifliydik. Birlikte yemekler yaptık, konuklar ağırladık, lezzetli yemekler yiyip, mutlu mesut geçinip gidiyorduk birlikte... Ta kiii teşhiş konulana kadar… Bir anda kilo verme, (kilolu olmamama rağmen ara diyetler de yapıyordum) karında şişlik hissi, gece terlemeleri, vücudumun herhangi bir yerinden gelen ağrı ile yuvarlanıp gidiyordum. Kanser teşhisi konulduğunda karmaşık duygular yaşanıyor elbette… Benim ilk tepkim ‘inkar etmek’ oldu. Başlarda hiçbir şey algılayamıyordum. Hatta söylenen sözleri unutuyor, konuşmaları boş gözlerle dinliyordum. Onlarca insan, arkadaşlarım, dostlarımla farkında olmadan yaptığım telefon görüşmelerinde neden bu kadar mutsuz ve panik olduklarını da anlayamıyordum. Bu arada bir kez daha fark ettim ki hayatımda çok güzel, bana güç veren dostlar biriktirmişim. Kalbi benim için çarpan, dualarını eksik etmeyen, her an yanımda varlıklarını hissettiren sevdiceklerim, iyi ki varsınız…

Yeni bir yolculuk

Bu süreçte ilk düşündüğüm, yaşamımda yeni bir yolculuğa başlıyor olduğumdu (yolculuk yapmayı hep çok severim). Bu yolculukta ilk durağım ise sevgili doktorum Prof. Dr. Uğur Fırat Ortaç ile birlikte biyopsi, ikinci durağımız Nükleer Tıp ped/emar oldu. Ardından başarılı bir ameliyat ve dört gün hastanede mecburi ikamet. Taburcu olduktan sonra -dördüncü durak- ailemle birlikte evde iyileşme süreci başladı (En keyiflisi de buydu, sürekli şımartıldım).  Beşinci durağım, radyoterapi -Bu süreç yakında başlayacak-. Günler geçtikçe baştaki rahatlık/panik tablosu tersine dönmeye başladı. Etrafımdakiler rahatlamış gibiydi ama şimdi benim paniğim ve mutsuzluğum başlamıştı... Bir sabah uyandığımda kendime, ‘kanser olan ilk kişi ben değilim son da olmayacağım’ dedim ve hayatıma kaldığım yerden devam etmeye, bunun ilk adımı olarak da sevdiğim işime geri dönmeye karar verdim. Bu dönemde daha da iyi anladığım şey ise; her sabah uyandığınızda şükür edip, gülümseyerek ‘günaydın’ dediğinizde, kendinize sevip saygı duyup, gücünüzü önemseyerek güne başladığınızda, üstesinden gelinemeyecek hiçbir zorluk yok. Anladığım buydu. Kanser haberim duyulunca, kitaplarımın da çıktığı yayınevinde, bu hastalıkla ilgili yazılmış yayınları sevgili arkadaşım, sağlık editörümüz Nihal Doğan derleyip okumam için bana gönderdi. Neredeyse bir solukta okudum hepsini, altlarını çizdim, notlar aldım. Sonra birçok kaynaktan derlediğim; kanser nedir, kanserde beslenmenin önemi, kanser savar mutfak gibi bilgileri derli toplu ve özet bir şekilde sizlerle paylaşmak istedim. Zira bu süreçte konuştuğum kanser hastası, tedavi gören birçok kişi, maddi nedenler başta olmak üzere farklı sebeplerden dolayı kısıtlı kaynaklara ulaşabildiklerini ifade ettiler. Kanser tanısı nasıl konuluyor? Kanserin kesin tanısı biyopsi, yani tümörden parça alınarak konuluyor. Alınan doku parçası patologlar tarafından inceleniyor ve kanserin hangi organdan çıktığı ve tipi belirleniyor. Fiziki muayene, laboratuvar tetkikleri ve görüntüleme yöntemleri (Radyoloji ve Nükleer Tıp), tanıya yol gösteren ve hastalığın evresini belirlemede yardımı olan işlemler. Kanserle ilgili bilim dalı Onkoloji. Onkoloji ‘tümör bilimi’ demek. Kanserin oluşumu, sıklığı, nedenleri, tanısı, tedavisi ve korunmasıyla ilgili bilim dalı. Kanserin tanısı, tedavisi, toplumdaki sıklığı ve taranması ile kanserden korunma konularında uzmanlaşmış hekime Onkolog deniliyor. Kanserin ilaçla tedavisi konusunda uzmanlaşmış hekime ‘Tıbbı (Medikal) Onkolog’, ışınla (radyasyon) tedavi konusunda uzmanlaşmış hekime ’Radyasyon Onkolog’u adı veriliyor. Tıbbı Onkologlar aynı zamanda iç hastalıkları uzmanı. Çocuk tümörleri konusunda uzmanlaşmış olan çocuk hastalıkları uzmanlarına ise ’Pediatrik Onkolog’ deniliyor. Evett işte benim bölümüm; Cerrahi ve Jinekolojik Onkologlar ise kanserin onkoloji ilkeleri çevresinde ameliyat edilmesi konusunda uzmanlaşmış hekimler. Prof. Dr. Uğur Fırat Ortaç Hocama bu arada sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Jinekolojik Onkologlar kadın genital sistem tümörleri (rahim, yumurtalık vb) konusunda uzmanlaşmış cerrahlar. Kısaca Onkolog, kanser şüphesinde tanı, tedavi ve yönlendirme için ilk başvurulacak hekim. Kanser Nedir? Normalde, canlıların vücudundaki hücrelerin pek çoğu, fonksiyonları gereği bölünür, çoğalır, ömürleri tamamlanınca da ölüp yerlerini yeni hücrelere terk ederler. Bu düzen, hücrelerin çekirdeklerinde bulunan kromozomlar üzerine yerleşik genlerin komut ve yönetimindedir. Eğer hücreler doğru olmayan komutla yönlendirilirse, işlevlerindeki normalden sapmalar sağlıkla yaşamın düzenini bozarak kanseri de içeren birçok hastalığa sebep olurlar. Kanserli dokunun hücreleri ise kontrolsüzce çoğalır, görevini yapmayı bir kenara bırakıp, vücuda yayılır. Kanserde erken teşhis, tedavi şansını artırır, kolaylaştırır, doku ve organ kaybını önler ve sakatlık bırakmaz, tedavi giderlerini azaltır.

Kanserde beslenme, tedavi kadar önem taşıyor

Sağlıklı beslenmenin giderek önem kazandığı günümüzde yanlış beslenme, başta kanser olmak üzere bir çok hastalığı tetikliyor. Beslenme kanser öncesinde, sırasında ve sonrasında çok önem taşıyor. Kanser hastalarının günlük yaşamında dikkat etmeleri gereken maddeleri ve doğru beslenmeyi yaşam şekli haline getirmeleri de ayrı bir öneme sahip. ‘Sağlıklı beslenme’ deyince akla ilk gelen besinlerin yanı sıra çok fazla tüketmediğimiz ‘gizli kahraman besinler’ yok mu? Elbette var! 'Kanserle savaşan şifacı besinler' ve faydalarına hadi birlikte göz atalım. Mutfaktaki kanser savaşçıları Bitkilerle hazırlanan doğal reçetelerle hastalıklardan kurtulmak mümkün mü? Uzmanlar, mutfağımızdaki pek çok sebze ve meyvenin hastalıklardan korunmak ve hastalıklarla mücadele etmek konusunda 'değerli birer savaşçı' olduğunu söylüyor. Ancak, bitkileri tedavi amacıyla kullanmadan önce mutlaka fitoterapi (bitkisel tedaviler uzmanı) bir eczacı veya doktora danışmak gerekiyor. Kanserle savaşan mutfak alışverişi listesi Lahana (beyaz, yeşil, mor), sarımsak, taze sarımsak, kuru soğan, taze soğan, turp, siyah havuç, kırmızı pancar, tere, roka, kereviz, brokoli, karnabahar, bürüksel lahanası, balkabağı, bamya, beyaz hindiba, ısırgan otu, ışgın, yer elması, semizotu, pırasa, avokado, limon, keçi boynuzu, siyah ve yeşil zeytin, zeytinyağı. Yaban mersini, böğürtlen, çilek, nar, siyah üzüm, kivi, portakal, mandalina, greyfurt, limon, elma, kuşburnu. Acı biber, çemen, çörekotu, karabiber, kakule, tarçın, kimyon, kişniş, sarı hardal, siyah hardal, zencefil, zerdeçal. Antep fıstığı, badem, ceviz, fındık fıstık, yer fıstığı, ay çekirdeği, kabak çekirdeği, keten tohumu, susam, tahin. Kanserle savaşan mutfakta kanseri önlemeye yardımcı olabilecek gıdalar Kanserin önüne geçme ve sağlımızı en üst düzeye çıkarma şansımızı artırmak için mutfağımızda bulunması gereken bu süper yiyecekleri mutlaka bulundurun. Kanser riskinizi azaltmak için buzdolabınızdan başka bir yere bakmayın. Lahana ailesi Brokoli, karnabahar ve lahana gibi turpgillerden sebzeler C vitamini, K vitamini ve magnanez gibi faydalı besinler içeriyor. Turgillerden bu sebzeler ayrıca antikanser özelliklere sahip bitki bileşiği olan sülforan da içerir. Turpgillerden sebzeler brokoli, karnabahar, lahana, mor lahana, brüksel lahanası, Çin lahanası ve lahana ailesinin bu üyelerini buharda haşlama tekniğiyle pişirerek veya saltalar yaparak tabağınızı canlandırabilirsiniz. Koyu yeşil yapraklı sebzeler Hardal yeşillikleri, marul, lahana, hindiba, ıspanak ve pazı gibi koyu yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda lif, folat ve karotenoid bulunuyor. Ispanağı veya diğer sebzeleri hafif pişmiş olarak veya salata olarak sarımsak, zeytinyağı, portakal ve limon suyu ilave ederek lezzetli bir tabakla şenlendirebilirsiniz. Sarımsak Sarımsaklı nefesin kimseye iyi gelmeyeceği kesin ama bu kokuya neden olan aynı kükürt bileşikleri ayrıca kansere neden olan maddelerin vücudumuzda oluşmasını durdurabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü, yetişkinlerin günde bir diş sarımsak tüketmelerini tavsiye ediyor. Dikkate alalım. Kanserle savaşan domatesler Domateslere kırmızı rengi veren pigment olan likopen mi, yoksa başka bir şey mi? Araştırmacılar, likopenin bağışıklık sistemini güçlendirerek, hücrelerin kansere yol açabilecek hasarlardan koruduğunu düşünüyor. Likopen'in anormal hücre büyümesine müdahale ederek, tümörlerin büyümesini durdurduğu düşünülüyor. Likopenden en iyi şekilde yararlanmak için domates suyu veya domatesi makarna, pizza gibi yemeklerinize ilave edebilirsiniz. Bu bileşenden daha fazlasını isterseniz biraz karpuz, pembe greyfurt, kırmızı portakal, kuşburnu, papaya, kuru kayısı veya tatlı kırmızı biber de yiyebilirsiniz. Antioksidanlar açısından zengin meyve ve sebzeler Bilim adamları, antioksidan özellikleri ve potansiyel sağlık yararları nedeniyle meyvelere ve sebzelere  önem veriyorlar.  Antioksidanlar, belirli meyve ve sebzelerde doğal olarak ortaya çıkar. Antioksidan bakımından zengin besinler, serbest radikallerin etkilerini azaltır. Bu nedenle kendinizi daha sağlıklı tutmak için antioksidan açısından zengin besinleri daha  çok tüketmek önerilmektedir. Bu besinler arasında çilek, ahududu, yaban mersini, nar, elma, kivi, üzüm, limon, adaçayı, bitter çikolata, ceviz, enginar, ıspanak, pancar, brokoli, fasulye ilk akla gelen meyve ve sebzelerdir. Havuç Sevmesi kolay sebzelerden biri olan havuç, K vitamini, A vitamini ve antioksidanlar olmak üzere birçok temel besin içerir. Havuç ayrıca, belirgin turuncu renginden sorumlu olan yüksek miktarda beta- karoten içerir. Yapılan araştırmalar beta- karotenin bağışıklık sistemini desteklemede hayati bir rol oynadığını ve belirli kanser türlerini önleyebileceğini ortaya koyuyor. Tam tahıllar Beyaz ekmek, lezzet veya besin açısından doyurucu kepekli buğdayla rekabet edemez. Tam tahıllardaki yüzlerce bileşik, sağlığı geliştirici özelliklere sahiptir. Tam tahıllar diyet lifi içerir. Bu tahıllar; kahverengi pirinç, kepekli ekmek, kinoa, kara buğday, çavdar ve yulaftır. Kuru baklagiller Kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek ile soya fasulyesi gibi kuru baklagiller hem iyi birer bitkisel protein kaynağı hem çok iyi bir posa kaynağı hem de içerdikleri fitokimyasallar sayesinde iyi birer kanser savaşçılarıdır. Yağlı balık Somon, uskumru, sardalya, kalkan, ringa, ton balığı ve hamsi gibi yağlı balıklar, B vitamini, potasyum ve omega-3 yağ asitleri gibi temel besinler açısından zengindir. Balığın omega-3 yağ asitleri açısından zengin bir kaynak olmasından dolayı tümör oluşumunu geciktirdiği ile ilgili çalışmalar var. Balığı fırında veya buğulama gibi sağlıklı pişirmeye dikkat edin. Dost baharatlar Baharatlar doğru miktarda ve doğru besinlerle buluştuğunda hem yemeğin lezzetini hem de besleyici özelliğini arttırıyorlar. Antioksidan özellikleri sayesinde kanser hücrelerinin yok edilmesine yardımcı etki oluşturabiliyorlar. Dost baharatlar; tarçın, kimyon, kişniş, karanfil, fesleğen, nane, kakule, biberiye, sarımsak, zencefil ve zerdeçal, vücuttaki iltihabı önleyici ve toksinden arındırıcı etkiye sahiptirler. Sert kabuklu kuru yemişler Ceviz, fındık, fıstık, badem, kaju fıstığı gibi sert kabuklu bu atıştırmalıklar, az hacimde çok enerji ve protein içeriyor. Sert kabuklu kuruyemişler, magnezyum, selenyum ve E vitamini gibi antioksidan özelliği olan vitamin ve minerallerin mükemmel kaynağını oluşturuyor. Antioksidan, kanser öncüsü hücrelerin oluşumunu engellemek için vücudunuzun yararına çalışıyor. Günlük beslenmenize bir avuç kuruyemiş ilave etmeyi unutmayınız. Tuzsuz olanları tercih etmenizde fayda vardır. Doğal prebiyotikler Prebiyotikler, bağırsaktaki dost bakterilerin besin kaynağını oluşturuyor. Dost bakterileri besleyen besinler aynı zamanda bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkıda bulunuyor ve bu sayede kanser öncüsü hücrelerin oluşumunu engelliyorlar. Enginar, kereviz, pırasa, kuşkonmaz, soğan, sarımsak, muz, yer elması, hindiba, buğday kepeği, tam tahıllı ürünler ve kuru baklagiller, prebiyotik besinler arasında yer alıyor. Günlük beslenme planınıza bu grupta yer alan besinlerin bulunmasına özen gösterin. Çayın antikanser potansiyeli Hem siyah hem de yeşil çay yapısında güçlü bir antioksidan olan polifenolleri bulunduruyor. Siyah çay yeşil çayın fermente edilmiş halidir. Yeşil çayda polifenoller siyah çaya göre daha fazla bulunduğu için yeşil çayın daha fazla yararlı olduğu üzerinde duruluyor. Çayınızı çok sıcak olmamasına dikkat edin ve küçük yudumlarla içmeye özen gösterin. Afiyet olsun, şifa olsun! YARIN: Kanserde beslenme        
Editör: Ömür Ünver