Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Batı başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde İslam düşmanlığı hastalığı tıpkı kanser hücresi gibi hızla yayılmaktadır" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATO Congresium'da Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Diyanet İşleri Başkanlığı, Erciyes Üniversitesi, TRT, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) iş birliğiyle düzenlenen '1'inci Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu'nun açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Erdoğan, "Karşımızdaki meselenin İslamofobi yani 'İslam korkusu' değil düpedüz İslam düşmanlığı olduğunu belirterek başlamak istiyorum. Batı başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde İslam düşmanlığı hastalığı tıpkı kanser hücresi gibi hızla yayılmaktadır. Tarih boyunca farklı dinlere mensup insanlar arasında rekabet, gerginlik hatta çok kanlı çatışmalar olmuştur" dedi. Erdoğan, yakın tarihte İslam düşmanlığının yol açtığı acıların Bosna'daki katliamların, Arakan’daki kıyımlara halen Türkistan’daki trajedilere varana kadar sayısız örneği olduğunu hatırlatarak "Günümüzdeki İslam düşmanlığı dalgası ise çok daha sinsi ve örtülü yöntemlerle yürütülmektedir. Azalan nüfus artışı hızları sebebiyle demografik tehditlerle karşı karşıya olan batı ülkeleri değişen küresel güç dengelerinin yol açtığı belirsizlikleri kendi kamuoylarını faşist söylemlerle oyalayarak geçiştirmeye çalışmaktadır. Daha düne kadar marjinal kabul edilen kimi ırkçı akımların artık siyasetin merkezine yerleşmeleri, batının içine düştüğü bataklıktan kurtulmak yerine derine gömülmeyi tercih ettiğinin işaretidir. Uzunca bir süre dini özgürlüklerin kalesi olarak kendilerini dünyada seçkin bir konumu oturtanlar bugün Müslümanlara ait her türlü sembolü yasaklama yarışına girmiştir" diye konuştu.

'İslam düşmanlığı yarışı'

Erdoğan, istatistiklerin sorunun ulaştığı vahim boyutları açıkça gösterdiğini ifade ederek, "Batıda ırkçı ve İslam düşmanı saldırılar son 5 yıl içinde yüzde 250, bu saldırılarda hayatını kaybedenlerin oranı ise yüzde 700 artmıştır. Yine son 5 yıl içinde en büyük 5 Avrupa Birliği ülkesinde sivil toplum kuruluşlarına 15 binin üzerine İslam düşmanlığı hadisesi bildirilmiştir. Avrupa'daki vatandaşlarımızı hedef alan bu saldırıların oranında da maalesef geçen yıla göre yüzde 54 artış olmuştur. Bir süre öncesine kadar sadece göz yumulan sessiz kalınan polisiye hadiseler seviyesinde tutularak dikkatlerden kaçırılan İslam düşmanlığı, bütün bu faaliyetlerin artık anayasalara ve kanunlara derc edilmeye başlanmıştır. Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenen siyasi partiler, polis teşkilatları başta olmak üzere tüm vatandaşların güvenliğini sağlamakla sorumlu kamu otoriteleri adeta bir İslam düşmanlığı yarışına girişmiştir" dedi.

'Avrupalıların dengesi bozulmakta'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Salgınla beraber siyasi ve ekonomik gücü kaybetme kaygısı derinleştikçe Avrupalıların dengesi de bozulmaktadır. Bu da modern Avrupalı kimliği daha doğrusu Avrupalı birliğini dini ve kültürel fanatizmin dozunu artırarak koruma refleksinin yaygınlaşmasına yol açmaktadır. Soğuk savaş döneminde komünizm tehdidine karşı korunan bu Avrupa kimliğinin yeni motivasyon aracı İslam düşmanlığı olarak şekillenmektedir. Hristiyanlık içinde var oluş amacını İslam düşmanlığı olarak belirleyen kimi akımların sahip oldukları siyasi ve ekonomik gücün de katkısıyla giderek etkinlik kazanmalarını da bu çerçevede değerlendirebiliriz. Batı medyasının yakından takip edenler Müslümanları ‘terörist’ İslam'ı ‘terör dini’ olarak gösterme gayretlerinin arttığını göreceklerdir" dedi. Kendilerinin İslam düşmanlığı akımına karşı yeni ve daha etkili yaklaşımlar geliştirmeleri gerektiğini belirten Erdoğan, "Her şeyden önce, dünyadaki 7,5 milyarı aşkın insanın her birine İslam’ın değil İslam düşmanlığının küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız. Batının bu tehdidini siyasi, sosyal, psikolojik, ekonomik boyutlarını tartışmak yerine ırkçı ve ayrımcı akımların etkisine girmesi işin kolayına kaçmaktan başka bir şey değildir. Bunu kolay bir yol olmadığını elbette biliyoruz. Batıyı bir yana bırakın kendi ülkemizde bile bu hastalığın çeşitli tezahürleri ile karşılaştığımız gerçeğini unutmamalıyız. Nüfusunun çok büyük bir bölümünü Müslümanların oluşturduğu bir ülkede ezana, camiye, başörtüsüne, dini ibadetlere tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz" ifadelerini kullandı.

'Darbelerin en büyük bahanelerinden biri'

Erdoğan, Türkiye'de yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde dini özgürlüklerin korunmasından ziyade yasaklanması niyetlerinin yol açtığı gerilimler olduğuna dikkat çekti. Erdoğan, "Devletle vatandaşını karşı karşıya getiren bu çarpık zihniyet, darbelerin en büyük bahanelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. 1960-1980 darbeleri ile 28 Şubat müdahalesinin argümanlarına baktığımızda bu gerçeği hep birlikte görüyoruz, görebiliriz. Demek ki İslam düşmanlığına karşı yürüteceğiz mücadelenin stratejisini içeriği de kapsayacak şekilde belirlememiz gerekiyor. Hiç şüphesiz bu mücadelede üzerinde en çok durulması gereken unsurların başında medya gelmektedir. İsrail'in Filistin şehirlerinde yol açtığı yıkımın ve gerçekleştirdiği katliamın üstünü örterken kendi hayat hakkını koruyan insanların direnişine terör yaftası yapıştırılabilen bir medya düzeninde işimizin zor olduğu ortadadır" diye konuştu. Türkiye'nin terör örgütlerine karşı yürüttüğü mücadelesini 'insan hakları ihlali' kapsamına sokmaya çalışanlar olduğunu kaydeden Erdoğan, "Kendilerine yönelik en küçük bir tehdide karşı sergilenen orantısız gücü ise olabildiğince yüceltiyorlar. Bu vesileyle 28 yıl önce 24 Mayıs 1993 tarihinde PKK tarafından Bingöl-Elazığ yolunda otobüslerinin önleri kesilerek alçakça şehit edilen 33 sivil ve silahsız askerimizi rahmetle yad ediyor. Bize düşen görev elimizdeki tüm imkanları kullanarak gerçekleri dünyaya anlatmak için çalışmaktır" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, vicdan sahibi siyasetçileri, aydınları, medya mensuplarını, din adamlarını İslam düşmanlığı hastalığına karşı harekete geçmeye davet ederek, "Bu tehdide maruz kalan tüm toplumların ve ülkelerin bir araya gelerek uluslararası alanda güçlü bir iletişim kurmaları şarttır" değerlendirmesinde bulundu.  
Editör: Ömür Ünver