2019 Aralık sonunda Çin’de başlayan ve 11 Mart 2020’de ülkemizde de görülmeye başlanan salgının, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da pandemi ilan edilmesi ile hepimiz günlük rutinimizin dışında yaşamaya başladık. Düzenimiz bozuldu. Hayat tarzımız alt üst oldu… Yaklaşık bir yıl 3 aydır devam eden ve ne zaman sona ereceği bilinmeyen pandemi süreci toplumun ruh sağlığını da olumsuz etkilemiş, insanlar depresyon, kaygı, stres ve uykusuzluk çekmeye başlamış, antidepresan ilaçlarının satışında patlama yaşanmış, nüfusun neredeyse yüzde 50’si bu ilaçları kullanır olmuştur. Geçtiğimiz Çarşamba günü Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi hocalarından Doç. Dr. Hakan Akelma, bir tweet atmıştı.  “Bu koronavirüs bir yıl daha devam ederse gerek yetişkin gerekse çocuklar dahil kimse de psikoloji namına bir şey kalmayacak. Bir an önce bu durum öngörülmeli ve ona göre çareler aranmalı ve planlar yapılmalı” diyordu… Hoca çok haklı. Bizim Afyonlular, “Beden ruhun mekanı ve elbisesidir. Beden sıkıntıya girer ve rahatsızlanırsa ruh sağlığı da bozulur” derler. Filozof Eflatun’un da şu sözlerine hak vermemek elde değil; “Hekimlerin yaptığı en büyük hata, ruhu düşünmeden yalnız bedeni teşebbüs etmeleridir.” Dolayısıyla artık ruh sağlığı daha çok ve tedavisi üzerine yoğunlaşılmalıdır. Ünlü düşünür Diderot, “Vücudu öldürenden korkmayınız, ruhu öldürenden korkunuz” sözleriyle aslında bu durumu ortaya koymuş. Psikolog ve psikiyatristlere sesleniyorum; Sizin ve meslektaşlarınızın da işi çok zor biliyorum. Derler ki, “Dünyada işlemesi ve işlenmesi en güç 3 şey vardır. Bunlar elmas, çelik ve insan ruhudur…” Sizlere büyük görevler düşüyor ve zor günler bekliyor. Çünkü uğraşı konunuz insan ruhu. İnsan ruhunu tedavi etmeyi başarırsanız bedenimizin hastalıklarını da biz kolayca yeneriz. Sizlere güveniyoruz, sizlere inanıyoruz…

Editör: Ömür Ünver