İzmir'de İklim Değişikliği ve Tarım Çalıştayı'na katılan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, "İklim değişikliği nedeniyle ülkemizde 2050 yılına kadar tarımsal verimlilikte yüzde 2 ila 13 arasında azalma olacağı öngörülüyor. Önümüzdeki süreçte afetlere daha çok maruz kalacağız" dedi.

Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü'nün iklim değişikliğinin tarımsal üretime, suya ve ekosisteme etkilerini değerlendirmek ve çözüm önerilerini masaya yatırmak amacıyla düzenlediği 'Değişen İklim, Dönüşen Tarım: İklim Değişikliği ve Tarım Çalıştayı' serisi İzmir'den başladı. Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü'nde (UTAEM) gerçekleştirilen çalıştaya Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de katıldı. Saygı duruşunda bulunulup, İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan çalıştayda, İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, AK Parti İzmir Milletvekili Cemal Bekle, İzmir İl Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Özen, FAO Türkiye Temsilcisi ve Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü Viorel Gutu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda katılımcı yer aldı. Şanlıurfa ve Ankara'da da yapılan çalıştayın açılış konuşmasını Tarım Reformu Genel Müdürü Kerim Üstün yaptı. Bakanlığın merkez ve taşra birimlerinin yanı sıra, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) temsilcilerinin, ilgili sivil toplum kuruluşları (STK)  ve akademisyenlerin katılımıyla düzenlenen çalıştayın açılışında konuşan Pakdemirli, tüm dünyanın küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini ciddi boyutlarda hissettiğini söyledi. Pakdemirli, "Tarım, orman ve su alanında iklim değişikliğinin etkilerini azaltacak tedbirleri almak, küresel ısınmayı azaltacak üretim yöntemlerine geçmek ve doğal kaynakları verimli kullanmak artık bir tercih değil, zorunluluktur. Bakanlık olarak başta tarım olmak üzere eylem planlarımızı tek tek hayata geçirerek, geleceğimize sahip çıkıyoruz. Tarımı dönüştürüp, yeni iklime hazır olacağız"  dedi. İklim değişikliği nedeniyle şiddetli fırtınalara, aşırı yağışlara, yoğun ısı dalgalarına ve uzun kuraklıklara daha sık şahit olunduğunu belirten Pakdemirli, "Son 50 yılda, sel, fırtına ve kuraklık gibi doğal afetlerin sayısı 5 kat arttı. Son 10 yılda küresel afetlerin yıllık zararı 170 milyar dolara ulaştı. Eğer tedbir alınmazsa, 2050 yılında iklim değişikliği ile birlikte dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20'sinin sel riski ile karşı karşıya kalacağı, nüfusun yarısının ise susuzluk riski yaşayabileceği öngörülüyor. Tarımsal üretimde ise iklim değişikliğinin etkisiyle 2050'ye kadar verimde yüzde 10 ila yüzde 25 arasında bir düşüş bekleniyor. Ayrıca iklim değişikliği ve habitatın tahribatından dolayı bugün dünyada yaklaşık 1 milyon tür yok olma riski altında. Her geçen gün geri dönülemez bir noktaya doğru ilerliyoruz. İklimden daha hızlı değişmek zorundayız" diye konuştu. Türkiye'de de iklim değişikliğinin bazı bölgelerde aşırı yağış ve sel, bazı bölgelerde kuraklık, bazı bölgeler de ise büyük orman yangınları olarak karşımıza çıktığını ifade eden Pakdemirli "Ülkemizde meteorolojik ve tarımsal kuraklık, riskimiz giderek artıyor. Türkiye'de ilk 8 ayda uzun yıllar sıcaklık ortalaması 14 derece iken, bu yıl aynı dönemde ortalama sıcaklık 15,7 derece olarak gerçekleşti. Yağış miktarında ise bu yılın ilk 8 ayı itibarıyla uzun yıllar ortalamasına göre, yüzde 6'nın üzerinde bir azalma, tarım dönemi kapsamında ise yüzde 21'lik bir azalma yaşandı. Daha önce her 10 yılda bir yaşanan kuraklıklar, bundan sonra 5-6 yılda bir karşımıza çıkacak. Suyumuzun dörtte üçünü kullanan tarım, bu süreçten en fazla etkilenecek sektörlerin başında geliyor. Araştırmalara göre, iklim değişikliği nedeniyle ülkemizde 2050 yılına kadar tarımsal verimlilikte yüzde 2 ila 13 arasında azalma olacağı öngörülüyor. Önümüzdeki süreçte afetlere daha çok maruz kalacağız. Elbette Türkiye tarımıyla, sanayisiyle büyümeye ve gelişmeye devam edecek. Ancak bu büyümeyi kaynakları tüketerek değil, doğru yöneterek, çevreyi koruyarak ve sera gazını azaltan üretim yöntemlerini hızlıca uygulamaya alarak gerçekleştirmemiz hayati önem taşıyor. Türkiye iklim değişikliğine seyirci kalacak bir ülke değildir" diye konuştu. Kuraklığın etkilerini en aza indirmek amacıyla 81 il için hazırlanan 'Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi Eylem Planı'nın başarıyla uygulandığını dile getiren Pakdemirli, şunları söyledi: "Kuraklık riskine karşı ürünlerin gelişimlerini izliyor, sulu ve kuru tarımda süreci planlıyor ve kuraklığa karşı alınacak tedbirleri belirliyoruz. Bu yıl bazı bölgelerimizde yaşanan kuraklık nedeniyle kuru şartlarda hububat ve bakliyat üreticilerimize, verim kaybı oranına göre dekara 30 ila 100 TL arasında destek ödeyeceğiz. Kuraklık, don, sıcak rüzgar, sıcak hava dalgası, aşırı yağış gibi riskleri sigorta kapsamına alan TARSİM, üreticilerimiz için oldukça önemli bir uygulama. Bu yıl TARSİM kapsamında toplam 1,6 milyar lira hasar tazminatının 800 milyonunu ödedik. Hasar tespitlerinin bitmesi akabinde kalan tazminatlar da üreticilerimize ödenecek. Hasar ödemeleri içinde kuraklıktan zarar gören 43 ilimizde 14 bin 213 üreticiye toplam 214 milyon lira hasar ödemesi yaptık. TARSİM sayesinde çiftçilerimiz geleceğe güvenle bakıyor." Su konusundaki yatırımlarda önemli bir mesafe alındığını da ifade eden Pakdemirli, son 19 yılda 600 barajın hizmete alındığını, yerel, sulama projelerinde su kaybını azaltan modern sistemlerin payını yüzde 6'lardan yüzde 29'a yükselttiklerini belirtti. Pakdemirli "Hedefimiz, inşaatı devam eden projeler tamamlandığında bu oranı yüzde 90'ların üzerine çıkarmaktır. Cumhuriyet tarihinin ilk Su Şurası'nı Sayın Cumhurbaşkanımızın desteğiyle 30 Mart'ta başlattık. Su Şurası kapsamında ilgili tüm paydaşlarla birlikte suyumuzun geleceğini konuşuyor, hedeflerimizi ortaya koyuyor ve yol haritamızı belirliyoruz. 'Su Vatandır' diyoruz. Su konusunu Birinci Su Şurası'nda A'dan Z'ye masaya yatırdık. Ekim ayında Şura sonuç belgesi ve eylem planımızı açıklayarak aksiyonlarımıza başlayacağız" dedi. Pakdemirli, İzmir'de başlayan, Şanlıurfa ve Ankara ile devam edecek çalıştaylardan elde edilecek çıktıların çok değerli olduğunu vurguladı. Pakdemirli, "İklim değişikliği geleceğimiz için en büyük tehdittir. İnsanoğlu, artık geri dönüşü olmayacak bir sınırın kıyısına ulaşmıştır. Bu çalıştayda bulunan tüm katılımcılardan beklentim; iklim değişikliğinin tarıma, suya, ormana olan etkilerini azaltacak ve bizlere destek olacak cevapları ve fikirleri ortaya koymaları yönündedir. Bu çalıştaylardan elde edeceğimiz çıktılar, iklim değişikliğine yönelik oluşturacağımız eylem planımızın şekillenmesine büyük katkı sağlayacak, bizlere yol gösterecektir. İklim değişikliğine yönelik kararlı ve kapsamlı çalışmalarımız artarak devam edecek" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin son 19 yılda ormancılık alanındaki çalışmalarıyla, yeşili koruyan ve artıran bir ülke olarak tüm dünyaya örnek olduğuna dikkati çeken Pakdemirli sözlerini şöyle tamamladı: "Bu dönemde 5,5 milyar fidanı toprakla buluşturduk. Orman alanımızı 2 milyon hektar artırarak 22,9 milyon hektara çıkardık. Dünya orman varlığı sıralamasında 2015'te 46'ıncı sırada olan Türkiye'yi, 2020 yılında 27'nci sıraya yükselttik. 2019 yılında başlattığımız ve Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal kampanyası olan 'Geleceğe Nefes' kampanyası ile fidanlarımızı 81 ilimizde bütün milletimizle birlikte toprakla buluşturduk. Yanan alanların yeniden ağaçlandırılması ve mevcut ormanlarımızı genişletilmesi için çalışmalarımız hızla devam ediyor. İlk yağmurların başlamasıyla birlikte ekim-kasım aylarından itibaren yıl sonuna kadar Geleceğe Nefes kampanyası ile her bir vatandaşımıza 3'er adet olacak şekilde toplam 252 milyon fidanı toprakla buluşturacağız. İnşallah yaraları saracağız ve yanan alanları tekrar ağaçlandırarak, yeşil vatanın bir parçası haline getireceğiz. Bu vesileyle orman yangınlarında şehit olan tüm personelimizi bir kez daha rahmetle anıyor ve yeşil vatanı korumak için canı pahasına mücadele eden orman kahramanlarımıza minnetlerimi sunuyorum." İzmir'in tarım öncü şehirlerden biri olduğunu belirten İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger de tarımın endüstri devriminden sonra ortaya çıkan sonuçlarla mücadele ettiğini belirterek "İzmir, çalıştaylar için isabetli bir yer. Umarım, çalıştay hem İzmir'e hem ülkemize hem de dünya için hayırlı sonuçlara vesile olur. İklim krizine doğru gidiyoruz. Bu yıl ülkemizde bunun çeşitli versiyonları ile mücadele ettik. Orman yangınlarıyla, selle, afetlerle mücadele ettik. Bu yaşananlar iklim krizinin göstergeleriydi. 1 yılda yağan yağmurun bir saat içerisinde düştüğünü gördük. Bu çok vahim bir durum. Gecikmeden tedbir alınması gereken bir husustan bahsediyoruz. Tarım, endüstri devriminden sonra oraya çıkan sonuçlarla mücadele etmeye çalışıyor. Sorunları tarım sektörünün çözmesi sınırlı kalacaktır. Dünyanın şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım" dedi. Pakdemirli, programına İzmir Ticaret Odası (İZTO) Tarım ve Gıda Meslek Komiteleri Meclis üyeleriyle toplantısıyla devam edecek.
Editör: Ömür Ünver