MHP lideri Bahçeli, polis ve istihbarat kadrolarının MHP'ye açıldığını öne süren Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı'na sert tepki gösterdi. Vakfın hazırladığı raporu "sinsi ve sipariş bir çalışma" olarak niteleyen Bahçeli, "Bu Alman vakfının bildiği ne varsa Türkiye'ye bildirmezse dünyanın en melanet vakfı olacağını buradan ilan ediyorum" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında partililere seslendi. Bahçeli’nin hedefinde Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı'nın hazırladığı araştırma raporu vardı. Vakfın hazırladığı Türkiye raporunda yer alan polis ve istihbarat kadrolarının MHP'ye açıldığı iddiasına sert tepki gösteren Bahçeli özetle şunları söyledi:

En melanet vakıf olacağını ilan ediyorum

Alman Sol Partisi'nin Türkiye ve MHP husumetinden sonra, bu ülkedeki bir vakfın da partimizi, yeni hükümet sistemini ve Cumhur İttifakı'nı karalama yarışı husumetle karılmış bir senaryoya delalettir. Diyorlar ki, tarikatlara mensup aşırı muhafazakârlarla MHP üyeleri yeni boşalan bürokratik mevkileri işgal ediyormuş. Özellikle polis ve istihbarat kadroları MHP'ye açılmış. Ayrıca yeni hükümet sistemi çürümeye yol açmış. Bu Alman Vakfı'nın bildiği ne varsa, belirlediği neler bulunuyorsa Türkiye Cumhuriyeti'ne bildirmezse, hükümetimize ulaştırmazsa dünyanın en müfteri, en melanet vakfı olacağını buradan ilan ediyorum.

Vuslat için sabretmeliyiz

Covid-19 salgını hayatını temel akışını kaygı verecek şekilde bozmuştur. Ramazan ayında sağduyu ve sükunet içinde orucumuzu tutarken, insanlığın hal ve gidişatını mutlaka gözden geçirmemiz zaruridir. Bayramı aslına uygun olarak karşılayabiliriz, vuslat için sabretmeliyiz. Ramazan ayı boyunca kısıtlayıcı tedbirlerle bayramı tıpkı eski günlerdeki gibi kucaklayabiliriz. Bugünkü dar boğazdan çıkabiliriz. Kurtulabilmek için seferberlik içinde hareket etmeliyiz. Covid-19’la mücadelenin başarıyla bitmesi için kurallara uymalıyız. Ramazanımız mübarek olsun, Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

HDP ile ittifak kuranlar...

Hamza Adıyaman, Hakkari Kırıkdağı Köyü'ndeki okulundan kaçırıldığında henüz 8 yaşındaydı. Ailesi gözyaşı dökerek yıllardır evlatlarının yolunu gözlemişti. Önce Zap suyuna düşüp boğulduğunu söylediler. Ancak Hamza Adıyaman'ın Irak'ın kuzeyinde bulunan PKK kampına kaçırıldığı fotoğraflarla ortaya çıktı. Küçük bir çocuğun eline silah verilmiş, ölmeye ve öldürmeye programlanmıştı.  Şu rezalete bakınız ki, HDP'li bir kadın milletvekili de PKK'yı arkalamış, Hamza Adıyaman'ın ailesini suçlayarak aynen şunları söylemiştir: Zap suyuna düştü ve ailesi para karşılığında HDP il binası önünde oturtuluyor. Bu terörist kadının ruhu kirlenmiş, vicdanı lekelenmiş, iradesi rehin alınmıştır. Ve Meclis'te bekleyen fezlekesinin derhal işleme alınması hayat memat konusudur. Hamza Adıyaman Zap suyunda değil, PKK'nın ihanet kampındadır. Gerçekleri saklayan, çocukların dağa ve kamplara silah zoruyla kaçırılmasını çarpıtan kim varsa, dilerim ki bir gün kendilerini Zap suyunun dibinde bulurlar. HDP'yle ittifak kuranlar aynı zamanda çocuklarımızın düşmanıdır. Terörist Demirtaş'a siyasi maksatlarla müşfik ve müspet yaklaşanlar çocuklarımızın, kadınlarımızın, güvenlik güçlerimizin, hülasa Türk milletinin karşısında oluşmuş zillet cephesidir. HDP'ye müsamaha ve merhamet analara hakaret, babalara hıyanettir.

CHP liderine tepki

CHP Genel Başkanı, emekli olmuş amiraller dünyanın neresinde darbe yapabilir, sorusunu pişkinlikle sorabilmiştir. Anlaşılan Kılıçdaroğlu cehaletinin ve cüretinin kurbanı olmaktan herhangi bir rahatsızlık duymamıştır. Talat Aydemir'in 20 Mayıs 1963 tarihindeki ikinci darbe teşebbüsü esnasında sadece emekli bir Albay olduğunu Kılıçdaroğlu dışında bilmeyen var mıdır? Tarihine yüz çevirmiş, üstelik devri iktidarlarında vuku bulmuş bir kalkışmadan haberi bile olmayan CHP Genel Başkanı'na milletimiz nasıl güvenecek, nasıl inanacak, nasıl itibar edecektir? Katıldığı bir televizyon programında, yoldaşı İP Başkanı'nı ters köşeye yatırıp “Ortak görüş olursa Cumhurbaşkanı adayı olurum” sözleriyle niyetini açık etmesi, bununla da kalmayarak kazanacağından şüphe duyulmaması gerektiğini söylemesi zamanlama itibariyle üzerinde durulması gereken bir beyanattır. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı seçimini kazanacağından bu kadar eminse, kendisine çok güveniyorsa, buyursun aday olsun, korkakça değil mertçe milletimizin huzuruna çıksın, ben de varım desin. Dünyaya milliyetçiliği anlatacağım diyen Kılıçdaroğlu, gel onu sen benim külahıma anlat. Bu şahsın, az evvel katıldığı bir televizyon programından bahsetmiştim. Burada kendisine yöneltilen “LGBT, Türk aile yapısını bozuyor mu?” sorusuna, “Hayır, ilgisi yok, niye aile yapısını bozsun” diyen birisinin ne milliyetçiliği ağzına almaya, ne manevi değerlerden söz etmeye, ne de adamım diye ortalıkta dolaşmaya hakkı vardır. Kendisine tavsiyemiz, milletimize gölge etmesin, nifak saçan diline hakim olsun, gökkuşağı renklerine bürünerek eylemine ve işine baksın, bizden de uzak kalsın.

Küçük ortaklıktan gocunmuyoruz

104 emekli amirale önce zevzek diyen, sonra yaş tahtaya bastığını anlayınca durumu kurtarmaya çalışan, arkasından da bize sataşan bu İp'likçi başı mahalle aralarında dedikodu yapar gibi konuşmaktadır.  Bir televizyonda, Sayın Cumhurbaşkanına seslenip 104 emekli amirali kast ederek, “Bu insanları küçük ortağınızın gazına gelip mahkûm ettirmeyin” açıklamasında bulunmuştur. Biz küçük ortaklıktan gocunmuyoruz. Büyüklüğün Allah'a mahsus olduğu inancındayız. Kaldı ki, milletvekili sayımızın 48 olduğunun da bilincindeyiz. Küçük diye hafife aldığı partimizi, FETÖ kumandasıyla ele geçirme oyunlarını da unutmuş değiliz. Biz küçük olmasına küçüğüz, ancak Rabbim hiçbir partiyi zilletin küsuratı yapmasın, böylesi bir alçalmayı hiç kimseye nasip etmesin.

Sinsi ve sipariş bir çalışma

Bir diğer tartışılması gereken konu da Berlin Merkezli Bilim ve Politika Vakfı'nın hazırladığı araştırma raporudur. Bu vakıf icazetlidir, ipoteklidir, iradesi çalınmıştır. “Türkiye'nin İki Buçuk Yıl Sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Kurumlara ve Politikaya Genel Bir Bakış” başlıklı sözde araştırma raporu sinsi ve sipariş bir çalışmadır. Mezkûr araştırmanın tercümesini yaparak değerlendirdik ve baştan ayağa yalan yanlış iddialarla dolu olduğunu mütalaa ettik. Türkiye'nin yeni hükümet sisteminden, neye ve hangi amaçlara hizmet ettiği az çok belli olan bir Alman vakfının bu kadar rahatsızlığı, bu denli memnuniyetsizliği milletimizin tarihi ve muhteşem bir tercihte bulunduğunu ispatlamıştır. Alman Sol Partisi'nin Türkiye ve MHP husumetinden sonra, bu ülkedeki bir vakfın da partimizi, yeni hükümet sistemini ve Cumhur İttifakı'nı karalama yarışı husumetle karılmış bir senaryoya delalettir. Diyorlar ki, tarikatlara mensup aşırı muhafazakârlarla MHP üyeleri yeni boşalan bürokratik mevkileri işgal ediyormuş. Özellikle polis ve istihbarat kadroları MHP'ye açılmış. Ayrıca yeni hükümet sistemi çürümeye yol açmış. Bu Alman Vakfı'nın bildiği ne varsa, belirlediği neler bulunuyorsa Türkiye Cumhuriyeti'ne bildirmezse, hükümetimize ulaştırmazsa dünyanın en müfteri, en melanet vakfı olacağını buradan ilan ediyorum.  
Editör: Ömür Ünver