MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,  "Kadınların katline seyirci kalamayız. Kadınların feryatlarına duyarsız olamayız. Kadın anadır, bacıdır, gelecektir. Gerekçesi ne olursa olsun kadına şiddet sorunu çözülmeden, uzanan vahşi eller kırılmadan, daha da önemlisi şiddete müzahir psikolojik ve sosyolojik faktörler köreltilmeden hayat bize zindandır" dedi.

 

MHP lideri Bahçeli, "Analar- bacılar Kurultayı'nda konuştu. Bahçeli, konuşmasında özetle şu mesajları verdi:

Hiç kimse aklımızla alay etmesin. Bir yanda yandaşlarını ölüm oruçlarına mahkum eden, diğer yanda tıka basa kebap yiyen bölücü kebapçılardır. HDP’ye destek PKK’ya destektir. HDP’yle ortaklık PKK’yla ortaklıktır. HDP’yi meşru görmek analara zulümdür, analara hakarettir, bacılara hürmetsizliktir, şehitlerimize, gazilerimize hıyanettir. Bugüne kadar dünya üzerinde çocuk kaçıran, terörist devşiren, silahlı bir terör örgütüne tetikçi kazandıran bir parti ne görülmüş, ne duyulmuştur. Kürt kökenli kardeşlerim bu oyunu bozacaklardır. Kürt kökenli kardeşlerimin canından, malından, varlığından geçinmek için çırpınan, yıllarca kene gibi kanlarını emen bu alçaklar oluşumu artık adaletin konusu olup demokratik siyasetin alanından çıkmıştır.

HDP’nin kapatılması anaların yüreklerine su serpecektir. HDP’nin kapatılması anaların ümitlerini yeşertecek, derin bir nefes aldıracaktır. Dökülmüş şehit kanlarının yerde kalmaması için PKK’nın HDP isimli ayağı kırılmalıdır, kapısına da hiçbir maymuncukla açılmayacak bir kilit asılmalıdır. Bunlar çocuk kaçakçısıdır. Bunlar uyuşturucu kaçakçısıdır. Bunlar devlet ve millet düşmanıdır. HDP/PKK varsa çocuklar, gençler güvende değildir. HDP/PKK varsa milli geleceğimiz, ekonomimiz, sosyal barışımız, toplumsal huzurumuz güvenceden mahrumdur. Geldiğimiz bu aşamada teröristlerin ne yatacak bir yeri, ne kaçacak bir meskeni, ne de saklanacak emniyetli bir alanı kalmıştır. Bölücü teröristler, bölücü siyasiler gibi adaletin karşısında hesap vereceklerdir. Yok vermeyeceklerse, buna yanaşmayacaklarsa, kahramanlarımızın saat gibi çalışan namlusundan çıkan helal kurşunlar bunların alayını devirmeye yetecektir. Teröre yardım ve yataklık yapan muhasım güçler Türk milletinin sabrını zorlamasınlar, test etmeye kalkışmasınlar. Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını ABD’nin ulusal güvenliğine karşı alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit olarak değerlendiren ve bunu Temsilciler Meclisi’ne bir mektup vasıtasıyla bildirerek yazıya döken Biden yönetimi bize göre artık bir karar vermelidir. ABD, terör örgütleriyle mi müttefik, yoksa Türkiye’yle mi müttefiktir? ABD, PKK/YPG/PYD’nin stratejik ortağı mıdır? Yoksa Türkiye’nin mi stratejik ortağıdır? ABD yönetimi dost mudur düşman mıdır? Terör örgütlerine silah vermek, para vermek, eğitim desteği vermek, uluslararası hukuk çerçevesinde söylersek suçtur, insanlık değerleri adına utanç verici bir rezalettir. ABD, Suriye’den çekiliyormuş, geride 900’e yakın asker bırakıyormuş. Bunların hepsi yalan, hepsi uydurma, hepsi temelsizdir. ABD, terör örgütlerinden sözde kara gücü oluşturduktan sonra kendi ülke askerini Suriye’de niye tutacaktır? ABD’nin silahını taşıyan teröristler vardır. ABD’nin bayrağı altında hain planlar yapan teröristler vardır. ABD’nin emel ve hedeflerine hizmet eden caniler sınırlarımızın mücavir bölgelerinde zaten mevcuttur. Asker çekmek göz boyamadır.

Kadına şiddet tepkisi

Türk kadını milli bekamızın beşiğini sallayan güvencedir. Nitekim Türk kadını yuvasının da, yurdunun da zarafet, zeka ve ziynetle taçlanmış mimarıdır. Şükürler olsun ki, biz kendimizi biliyoruz. Biz geçmişimizi şuurla özümsüyor, milli gerçeğimiz ve özümüz görüyoruz. Çünkü Merhum Cemil Meriç’in dediği gibi, ‘kendini tanımanın marifetlerin marifeti’ olduğuna inanıyoruz. Marifetimiz, insan olmaya haysiyetle bağlılık, insan olana hürmetle mukabeledir. Türk kadını tarih boyunca ön planda yer almış, bu aziz vatanın yükünü omuzlayanlar arasında sivrilerek hayranlık uyandırmıştır. Ne üzücüdür ki, bugünlerde siyasetteki temsil oranlarının yeterli olup olmadığı bir yana kadınların her neviden sorunları, karşılaştıkları zulüm ve zorbalıklar maalesef hepimizin şahit olduğu ilkelliklerdir. Artık kadına şiddet otomatiğe bağlanmış, saldırı ve kaba güç gösterileri iyice kontrolden çıkmıştır. Psikopatlar, cani ruhlular, eli kanlı canavarlar, gözü dönmüş manyaklar kadın, genç kız ve çocuk demeden katletmektedir. Şu kahredici tabloya bakınız ki, 2020 yılında 527 kadın cinayete kurban gitmiştir. Bu yılın ilk dokuz ayında yaklaşık 100 kadın cinayeti işlenmiştir. Eğer kadına şiddet artıyorsa, kadınların hayat ve varlık hakları farklı gaye ve nedenlerle tehdit ediliyorsa, medeni olmayı, medeniyet seviyesinin yükselişini iddia etmek beyhudedir. Masum bir kadına el kaldırmak, hayatına son vermek elbette barbarlık, elbette alçaklık, elbette katilliktir. İslam ahlak, merhamet, hoşgörü ve vicdan dinidir. İslam samimiyettir, fedakârlıktır, insaftır, adalettir. Buna iman ettik, bu inançla maneviyatımızı temellendirdik. Masum bir cana kıyan bütün insanlara kast etmiştir.

'Kadınların katline seyirci kalamayız'

Kim bir insanı kasten öldürürse, cezasının ebedi cehennem olacağı Yüce Allah’ın açık buyruğudur. Bunu bildik, buna inandık. Türk töresinde savunmasız bir insana saldırmak, Türk tarihinde mazlum bir cana kast etmek aşağılık ve affı imkânsız bir suç ve alçalma halidir. Kadınların katline seyirci kalamayız. Kadınların feryatlarına duyarsız olamayız. Kadın anadır, bacıdır, gelecektir. Gerekçesi ne olursa olsun kadına şiddet sorunu çözülmeden, uzanan vahşi eller kırılmadan, daha da önemlisi şiddete müzahir psikolojik ve sosyolojik faktörler köreltilmeden hayat bize zindandır. Kadın şiddetine son vermeden demokratik ve insani gelişmeyi tam manasıyla yakalayamayız, sürdürülebilir nitelikli ekonomik kalkınma ve sıçramayı başaramayız. Kadın cinayetleri kesilmeden insanlık değerlerini ağzımıza almayı hak göremeyiz. Akan kanı durdurmalı, şiddet ve cinayetlere yol açan sosyal, ekonomik, psikolojik açmazları mutlaka rehabilite ve tedavi etmeliyiz. Aksi halde, kadına şiddetin dozajındaki artış, Allah muhafaza, toplumsal huzur, asayiş ve dengeyi hepten mahvedecek, geriye sadece yıkım ve harabeden başka bir şey kalmayacaktır."
Editör: Ömür Ünver