AB kurumları, iklim kriziyle mücadeleyi yasal olarak bağlayıcı hale getiren ve üye ülkelerin sera gazı emisyonlarının 2030'a kadar yüzde 55 azaltmasını hedefleyen iklim yasası konusunda uzlaştı. Türkiye’nin İklim Değişikliği Performans Endeksi’ndeki puanının “çok zayıf” olduğunu ifade eden Avrupa Birliği Uzmanı Prof. Dr. Ayşegül Akbay, “Ülkemizin iklim krizine dair 2050 vizyonunda AB ilişkileri belirleyici rol oynuyor” dedi.

Doğanın sürdürülebilirliği için tüm dünya zamana karşı yarışıyor. Özellikle iklim kriziyle mücadelede somut uygulamaların hız kazanması hedefiyle, AB Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi, iklim değişikliğinin önüne geçmeye yönelik hazırlanan iklim yasası konusunda anlaşmaya vardı. Bu kapsamda üye ülkelerin sera gazı emisyonlarını 2030'a kadar yüzde 55 azaltması hedeflenirken, söz konusu hedef yasal olarak da bağlayıcı olacak. Ankara Özel Viromed Laboratuvarları Mesul Müdürü ve Avrupa Birliği Uzmanı Prof. Dr. Ayşegül Akbay, “AB’nin ve aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 57 ülkenin iklim değişikliği konusundaki performansının değerlendirildiği İklim Değişikliği Performans Endeksi 2021’e göre, ülkemizin ‘Sera Gazı Emisyonları’ ve ‘Enerji Kullanımı’ kategorilerindeki puanı zayıf. İklim uzmanları tarafından ‘İklim Politikası’ performansı için verilen puanı ise çok zayıf. AB kurumları iklim yasasında uzlaşırken, Türkiye’nin performans notu zayıf kalmamalı. Küresel iklim değişikliğiyle mücadelenin anahtarı olan yeşil ekonomiye geçiş için ülkelere sağlanacak fon ve teknoloji transferinden yararlanabilmeli” dedi.

Daha somut adımlar atılmalı

Türkiye’nin karbon emisyonunu azaltma hedeflerine yönelik daha somut adımlar atması gerektiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Ayşegül Akbay, “WWF-Türkiye tarafından hazırlanan İklim Çözümleri: 2050 Türkiye Vizyonu’nda ortaya konulan gerçekçi büyüme tahminine dayalı senaryoda, ülkemizin 2030 yılında karbon emisyonunu yüzde 23 azaltabileceği öngörülüyor. İklim değişikliğine sebep olan sanayileşmiş ülkelerin, Türkiye gibi sorumluluğu daha az ve gelişmekte olan ülkelere sağlayacağı fonun, ulusal iklim değişikliği uyum stratejisinin etkin bir şekilde uygulanması için kullanılması büyük önem taşıyor. Bu kapsamda karbon emisyonunun 2050’de 1990 yılına göre yüzde 80 azaltılması için gelişmiş ülkelere somut adımlar atması için baskı yapılması hedeflenirken, Türkiye’nin AB ile müzakerelerinin askıya alındığı mevcut koşullarda bu hedeflere ulaşmanın giderek zorlaştığını söylemek mümkün. Diğer bir deyişle, Türkiye’nin iklim krizine dair 2050 vizyonunda AB ilişkileri belirleyici rol oynuyor” diye konuştu. Türkiye’nin AB üyeliğinin uluslararası arenada pek çok fırsatı beraberinde getireceğini de vurgulayan Prof. Dr. Akbay, “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne aday ülke statüsü ve tanımlanmamış ülke özel koşulları kapsamında düşük karbon ekonomisine geçiş sürecini tasarlama gibi bir ödevi bulunuyordu. Bugün Türkiye AB üyesi olsaydı, gerek sera gazı emisyonları ve enerji kullanımı alanındaki performansını, gerekse küresel iklim krizi mücadelesindeki etkinliğini örnek seviyelere taşıyabilirdi. Ayrıca 2050 vizyonu kapsamında gelişmiş ülkeleri zorlamaya yönelik daha fazla söz sahibi olabilirdi. Özellikle bir yılı aşkın süredir devam eden koronavirüs salgınını ve tüm dünyanın birlik olma ihtiyacını düşündüğümüzde, ülkemizin durma noktasındaki üyelik sürecinin gözden geçirilmesi ve AB müzakerelerinin yeniden başlaması için adım atılması gerekir” dedi.      
Editör: Ömür Ünver