Baro seçimleri öncesi gönüllü çalıştığım bir sivil toplum kuruluşundaki arkadaşlarla süreci değerlendiriyoruz. Mahşerin yaralı atlıları; mimar, mühendis, dişçi, avukat ve başka uzmanlıklardan bir kaç kişiyiz. Avukat arkadaşım seçimlerin sakin geçmesini umduğunu söyledi ve laf döndü dolaştı şiddete geldi. Avukatlara son dönemde yapılan zorbalıklardan bahsederken “Siz şanslısınız; sizin meslek örgütünden böyle haberler çıkmıyor” dedi. Bizim meslek örgütü dediği TMMOB, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği... Türkiye’de meslek dayanışması olan birçok yapı var ama Türk Tabipler Birliği, Türkiye Barolar Birliği ve TMMOB başı çeker. Üstelik TMMOB, yaklaşık 600 bin üyesi ile en kalabalık meslek birliğidir. ✱✱✱ Doktora şiddet, avukata şiddet derken baktık kimin daha esaslı pataklandığını, kimin taciz olaylarının daha travmatik olduğunu dinliyoruz. Sesim çıkmayınca Serhat tekrar sataştı, “İyisin Zaim; sizde şiddet, taciz olmuyor tabii.” dedi. Hayırdır Serhat; dayağa mı hasretiz? ✱✱✱ Ya kardeşim, benim gibi konuşmayı sevenin eline o saz tutuşturulur mu? Ben de kondurdum bülbülü sazın teline, başladım anlatmaya... Aslında mimar, mühendis neredeyse her gün sözlü ve fiziki şiddet görüyor. Taciz, mobbing gırla.. Kulağımızın dibine kolay kolay şepeşille çektirmiyoruz belki ama o kulağın işittiklerini de kimseler duymuyor. Aramızdaki küçük fark; avukata, doktora şiddet oldu mu basın manşetten görüyor, bizimkiler üçüncü sayfa haberi bile değil. ✱✱✱ Doktordan kaçınan birey çoktur; canı tatlıdır, yanacak diye korkar. Avukatlık işi olmasın ister çünkü sonuç iyi bile olsa süreç çilelidir. Doktora, avukata işi düşünce gider vatandaş; elinde olsa hiç gitmez. Köşe bucak kaçar. Buna karşılık mimar, mühendis olağanlaşmış... Onların işini her gün, her an görüyor, yaşıyor insan. Oturduğu ev, çalıştığı iş yeri binası; bunların içindeki cihazlar, mobilyalar; geçtiği yollar, köprüler, tüneller; giydiği kıyafet, bindiği araç, kullandığı telefon... İçtiği suyun bile arkasında mühendis ya da mimarlar var. Her yerde ve her şeydeyiz desem yeridir. Bu sebeple çekinecek, uzak durmaya itecek sebep yok. Kendi tırnağı ile başını kaşıması gerektiğini bildiğinden de manşet haberi olacak malzeme veremiyor bizimkiler. ✱✱✱ Ama Türkiye’nin hayalleri ve geleceği ile en çok oynanmış meslek birliği olduğumuzda aşikar. Yıllarca Yeşilçam filmlerinde “Evladımızı ne mimarlar ne mühendisler istedi de vermedik.” diyerek pohpohladılar bizi. Filmlerden gazı aldığımızdan mıdır, nedir bilinmez; üniversite tercihlerinde en çok yığılma olan bölümler olduk. Ülkenin akıllı ve çalışkan çocuklarının büyük çoğunluğu toparlandı; TMMOB Cumhuriyeti’ni kurdu ve bugünkü 600 bin kişilik nüfusa ulaştık. Altını çiziyorum, yaşamla ilgili her yerde ve her şeyde mühendis ve mimarların dokunuşu vardır; ama ara ki kıymeti biline.. Canı sıkılan işi durduruyor, kontak kapatıyor. Bizim grev yaptığımızı düşünsene... Türkiye’nin 48 ilinden daha kalabalığız. Hep birlikte iki gün çalışmamamız, Elazığ’ın iki gün karantinada olması gibi bir şey... Üstelik etkisi domino taşı gibi mübarek... Ülkenin öncü sektöründe iki gün anahtar teknik personellerin iş bıraktığını farzet; Allah muhafaza, dolar o gün 25 lira olur. ✱✱✱ Döviz demişken meslek birliğimizin son iki aydır neredeyse tüm basın açıklamaları haklı olarak hayat ve çalışma koşulları üzerine... Kamuda teknik hizmetler sınıfında yer alan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ek göstergelerinin ayrımsız, 4800-6400 olacak şekilde yükseltilmesi vurgulandı. Bütçe kanun teklifi ile ilgili görüş paylaşıldı. Geçim sıkıntılarına ve çözüm önerilerine detaylıca değinildi. Ama en dikkat çekici olan “2021 yılı meslektaş işsizlik oranı %38,3.” açıklamasıdır. Üçümüzde diplomalıyız ama birimiz muhakkak işsiz; demek oluyor bu. Üçümüzden birinin geçim kaygısıyla ülke dışına çıkması muhtemel ve belki geri dönmeme ihtimali var; demek oluyor bu. Üçümüzden birinin kalifiye olmasına rağmen, kalifiye şartı aranmayan işlere razı olması; demek oluyor bu. Üçümüzden birine “Ebe..Sen yandın, çık.” demek oluyor bu. ✱✱✱ Evladınızı kimler kimler istedi bilmem ama bizim mimar ve mühendisleri kimse istememiş belli ki... Oysa hepimiz film repliği gibi çocuklardık...

Editör: Ömür Ünver