Hayatımızı paylaştığımız evcil hayvanlar, bu salgın günlerinde stres azaltıcı görevi yapmaktalar. Onlar her zaman karşılıksız sevgileri, bizi eğlendiren hareketleri, bize hizmet eden yetenekleri ile var oldukları günden bu yana hep yanımızdalar. Biz onları horlasak, öldürsek, sokaklara terk etsek, barınaklara tıksak da...
Salgının oluşturduğu sosyal izolasyon nedeni ile diğer insanlara dokunamasak da sağlıklı olduğumuz sürece evcil dostlarımıza sarılıyor, dokunuyor ve mutluluğumuzu artırıyoruz. Biliyoruz ki evcil hayvanlarla geçirilen her an bizde mutluluk, bağlılık ve aşk hormonları olan serotonin ve oksitosinin salgılanmasına neden oluyor. Bu da bizi stres ve depresyondan koruyor, fiziksel ağrılarımızı unutturuyor. Yine bu salgın sürecinde gerek bizlerin gerekse diğer evcil hayvan sahiplerinin hayvanları ile ilgili yaptıkları sosyal medya paylaşımları hepimizi eğlendiriyor, mutlu ediyor. İngiltere'de salgının ilk zamanları diyebileceğimiz Mart - Haziran aylarını kapsayan ve yüzde 90'ı hayvan besleyen 6 bin kişinin katıldığı bir araştırma yapıldı. Evcil hayvan besleyenlerin yüzde 96'sı, hayvanlarının onları zinde, aktif ve mutlu tuttuğunu ifade ediyor. Çalışma, evcil hayvan sahibi olmanın bu salgında insanların bazı psikolojik sorunlarını hafifletebileceğini de gösteriyor. Çoğu bu dönemde strese girdi Şimdi şu soruyu sormak gerekir; Peki evlere kapandığımız salgın günlerinde bizi sürekli mutlu eden evcil dostlarımız ne durumda? Evcil hayvanlarımız bizlerle daha fazla vakit geçirmekten mutlu olsalar da rutinlerindeki bu ani değişim çoğunu strese sokuyor. Hayvanlar sade ve son derece rutin yaşayan canlılar. Günün birinde aniden evlere kapanmamız, onların bu durumu anlayamaması, durumun belirsizliği, onlarda davranış sorunlarını ortaya koymaya başladı. Bunların başında da stresin oluşturduğu sorunlar geliyor. Sahipleri evde yokken daha geniş alanlarda dolaşan ve istediği gibi dinlenebilen kediler, evdeki insan kalabalığı ve sürekli koşuşturan çocuklar gibi nedenlerle tedirgin olmaktalar. Bunun sonucunda saldırganlaşabilen, tuvalet kutusunu kullanmayan, aşırı yalanan, sürekli miyavlayan, normale göre tüyleri daha fazla dökülen kedilerle karşılaşmaya başladık. Köpeklerde ise; daha çok ilgi isteme, sokağa çıkma isteğinde artış, havlama, sosyalleşme sürecini evde tamamlamak zorunda kalan yavru köpeklerde korku, kaygı gibi davranış bozuklukları ile karşılaşmaktayız. Normalleşme sürecinin başlaması ile de "ayrılık kaygısı" dediğimiz yalnız kalamama sorunları yaşayacağız. Nasıl davranmalıyız? Bütün bunların üstesinden gelebilmek ve evcil dostlarımızı mutlu edebilmek için öncelikle onlara karşı sabırlı davranmalıyız. Pandemi öncesine yakın rutin bir ilişki oluşturmalıyız. Gezinti, oyun ve mama saatlerini hep aynı saate ayarlamak gibi. Onları meşgul tutacak oyuncaklar ile çevresel zenginleştirme yapmalıyız. Burunlarını daha çok kullanabilmelerine olanak tanımalıyız. Bu amaçla saklanan eşyaları bulmalarını öğretebiliriz. Özetle onların yalama, koklama ve kemirme gereksinimlerini karşılayarak mental olarak yorulmalarına ve mutlu olmalarına yardımcı olmalıyız. Kediler ve köpeklere kendilerine ait saklanabilecek, dinlenebilecek alanlar yaratmalıyız. Orada rahatsız edilmeyeceklerini bilmeliler. Böylece o bölgede biz olmadan kalabilmenin mutluluğunu yaşarlar. Haydi onları mutlu edelim, sıra bizde...
www.holistikpetklinik.com / www.pskiovet.com
Editör: Ömür Ünver